Günde 2-3 bölüm atacağım çünkü bir an önce tamamlamak istiyorum. Keyifli okumalar...👍💜
_____Hani bazen bir şeyi çok istersiniz fakat o şey gerçekleştiğinde hayal ettiğiniz gibi mutlu olmazsınız, çünkü bazı engeller kursağınızda bırakır. İşte tam bu kavramın içerisindeydim ben. Onun beni sevmesini çok istiyordum ve az önce bana itiraf etmişti. Neden mi mutlu değildim? Çünkü ben sevdiği adam için engellerini aşamayan korkağın tekiydim.
Dudaklarını benden ayırıp yavaşça geri çekildiğinde ona bakamadım. Hala elimi tutuyordu tek eliyle. Bedenim uyuşmuştu ve bacaklarımın beni daha fazla ayakta tutacağını sanmıyordum. Yere yığılmak, buz gibi zeminde cayır cayır yanmak istiyordum. Fakat Jungkook bir elini sırtıma koyup beni tutmuştu panikle. Gözlerimi kapattım çünkü deve kuşu misali gözlerimi kapatınca gizlendiğimi düşünüyordum.
"Young-ah! Young-ah!" dedi beni hafif sallayarak. Yere çömelmiştik fakat bedenimin yarısı onun bacakları arasındaydı. "Aptal Jungkook! Aptal!" diye söyleniyordu kendi kendine. Bayıldığımı sanıyordu fakat hala ayıktım.
"Bayılmadım Jungkook-ah..." dedim hala gözlerim kapalıyken. Sesim bir fısıltı gibiydi. "Sadece eve gidelim olur mu?" dedim zorlanarak. Ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ve eğer ben bilmiyorsam, kaçardım. Yavaşça gözlerimi açtım fakat karşılaştığım gözleri benimkinden kat be kat büyüktü. Yüzünden endişesi okunuyordu. "Lütfen soru sorma tamam mı? Sonra konuşalım." dedim kolunu sıkarken. Hızlıca kafasını salladı ve üşüdüğümü düşünmüş olacak ki başındaki beresini bana takıp ayağa kaldırdı beni. Yanılıyordu, içim yangın yeriydi.
Koluma girip sessizce geldiğimiz yolu geri dönerken, buraya gelirken bıraktığımız ayak izlerimize bakıyordum sadece.
Bir yanda babam, bir yanda sevdiğim adam vardı. Tabi ki de aşk önemliydi fakat yıllardır sizin için çalışan, alın teri döken babanızı daha 3 aydır tanıyıp sevdiğiniz adama tercih etmek çok zor bir olaydı. Her ne kadar çok iyi bir baba-kız ilişkimiz olmasa da, beni kısıtlayıp, büyüdüğümde bu kısıtlamanın yan etkilerini yaşayıp zorlansam da, o benim babamdı ve yapmaya çalıştığım şey her iki tarafın da gönlünü yapmaktı. Ama dediğim gibi nasıl yapacağımı bilmediğim için şu anlık kaçmayı deniyordum.
Evin bahçesine girdiğimizde kimsenin olmaması beni rahatlatmıştı. Onun kolundan çıkıp içeri girdiğimde arkamdan geliyordu. Yaptığı şeyden pişman olmasını istemiyordum fakat şu anki tepkilerimin böyle olması gerekiyordu. Odaların bulunduğu hole geldiğimizde yavaşça başımdaki beresini çıkarıp ona uzattım yere bakarak.
"İyi geceler." dedim elimden beresini alırken. Ve arkamı dönüp odama girdim arkamda nasıl bir enkaz bıraktığımı düşünmeden. Bu hayatımda yaptığım en kötü işlerden biriydi. Hatta ilkiydi...
✨✨✨
Dün gece Jungkook'u öylece bırakıp odaya girdiğimde, Dawon unnienin odada olmaması işime gelmişti. Ve yorganın altında 10 dakika arayla uyuyana kadar devam eden sessiz gözyaşlarım yüzünden şimdi gözlerimi açamıyordum ve kahvaltıda beni beklediklerini söylemişlerdi. Dün gece çok fazla düşünmüş ve bir karara varmıştım. Zor olsa da bunu yapmak zorundaydım.
Hızlıca hazırlanıp aşağıya indiğimde mırıltılar eşliğinde kahvaltı yapıyordu hepsi. Dawon unnieye hiç bir şey çaktırmamıştım çünkü uyuduğumu sanmıştı.
"Seni beklemeden başladık ama..." dedi Geong Min.
"Yok önemli değil." dedim mırıltı gibi çıkan sesimle. Ardından Jungkook'un çaprazındaki sandalyeye oturdum. Onun da benden pek bir farkı yoktu. Ve eğlenmek için geldiğimiz bu yerde, herkesin moralinin benim yüzümden bozulması istediğim son şey bile değildi. Bu yüzden rol yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBİ -1- [JJK] TR ✔️
Fanfiction[Tamamlandı] "Benim engellerim yok muydu sanıyorsun?! Bir tek senin mi vardı engellerin?!... Kolay mı oldu sanıyorsun?" dedi hala nefes nefeseyken. "Seni sevdiğimi kabullenmek? Kolay olmadı çünkü seversem hayatıma almak isteyecektim. Sence hayatım...