Bu bölüme 41 kere maşaallah. 🤭
_________
"Akşam belki onlar bırakabilir, olmazsa seni ararım." diyerek abime döndüm açtığım kapıdan içeriye eğilerek.
"Tamam, istediğin zaman ara. Nerida, yine de çok geç kalma. Her ne kadar haberi olsa da babam hala aynı kişi unutma." dediğine kafamı salladım.
"Unutmam. Hadi görüşürüz." deyip kapıyı kapattım ve arabanın, sıra sıra evlerin önünden geçerek gözden kaybolmasını izledim.
Jungkook dün aramış ve daha bir şeyin kesinleşmediğini ve biraz daha beklememi söylemişti. Ne için uğraştığını sorduğumda ise; sadece bizim için uğraşıyorum, demişti. Bugün ise sabah arayıp, 2 gün sonra gidecekleri bu eve gelmemi istemişti. Üzerimdeki bol gömleğin ön tarafını, yine bol pantolunuma sıkıştırarak demir kapıdan içeri girdim. Bol kıyafet giymek daha ferah hissettiriyordu. Ve bu konuda Jungkook ile hem fikirdik. Sahnede ona giydirilenin dışında genelde, hatta hayatının yüzde doksanında bol kıyafet giyerdi.
Evin kapısına değil de, yandan geçerek arkadaki büyük bahçeye geldim. Kimse yoktu. Büyük camlı kapıdan içeri girdiğimde ise Tae karşıma çıkmıştı.
"Tae? Herkes nerede?" dediğimde bana çok umutsuz bir vaka gibi bakıyordu. Kötü bir şey mi vardı?
"Mutfaktayız gel." dediğinde onu takip ettim. İçime bir kurt düşmüştü.
Üyeler sandalyelere oturmuş fakat yüzleri beş karıştı.
"Ne oldu size ya?" dedim ellerimi masaya koyarak.
"Sen Jungkook'un yanına git istersen..." diye mırıldandı Jimin. "Sana söyleyeceği şeyler var."
Kaşlarım çatık bir şekilde merdivenleri çıktım ve kaldığı odaya geldim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde, pencerenin önüne geçmiş ve ellerini de eşofmanının ceplerine koymuştu.
İçeri girip kapıyı kapattım. "Jungkook? Neden hepinizin yüzleri sirke satıyor? Kötü bir şey mi oldu?"
Yavaşça arkasını döndü ve yanıma gelerek ellerimi tuttu. Solgun yüzüne bakarak, beni yatağa oturtup bağdaş kurmasını izledim. Bende bağdaş kurduğumda, bacaklarım onun bacaklarının üstündeydi artık.
"Jungkook ne oldu söyle artık?"
İçini çekti önce. Ellerimle oynarken konuşmaya başladı. "Young o gün kapıyı dinledin, ne konuştuğumuzu duydun. Baban, onu götürmek istiyorsan evlenin dedi."
"Eee?" dediğimde hala bana bakmıyordu.
"Eesi güzelim...Bu iki günde üyelerle istişare ettim, Bang Pd-nim ile telefonda uzun uzun konuştum. Böyle böyle başkanım dedim, yoksa babası göndermiyor, bana yardımcı olun dedim. Sonra annemi aradım, babama da söyledim." deyip gözlerime baktıktan sonra dudağının kenarı kıvrılırken, tekrar ellerime indirdi bakışlarını. "Evleniyoruz Young."
Ellerimle oynayan ellerine baktım. "Anlıyoru-NEE!" diyerek yüzüne çıkardım bakışlarımı. Kocaman gülümsüyor ve gözleri parlıyordu.
"Evleniyoruz işte Young."
"Ne? Nasıl? Hemen mi!" diye soruyordum ama elim ayağım birbirine girmişti. Dayanamayıp kollarımı boynuna çıkardığımda, kollarını belime sarmıştı. Kahkahalarımız havada uçuşurken, gözümden bir damla yaş gelmişti. Sahiden gerçek miydi bu?
Jungkook belimden tutarak, ikimizi de dikleştirdi ve bir elini yüzüme yerleştirdi. "Young...Babana teşekkür et tamam mı eve gidince. O bu kadar üstelemeseydi belki de bu kadar çabuk olmazdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBİ -1- [JJK] TR ✔️
Fanfiction[Tamamlandı] "Benim engellerim yok muydu sanıyorsun?! Bir tek senin mi vardı engellerin?!... Kolay mı oldu sanıyorsun?" dedi hala nefes nefeseyken. "Seni sevdiğimi kabullenmek? Kolay olmadı çünkü seversem hayatıma almak isteyecektim. Sence hayatım...