33. Bölüm ✨

856 68 28
                                    

4 Ay Sonra...

Rüyama karışan telefon melodisinin, gerçek hayatta mı yoksa rüyada mı olduğunu ayırt etmeye çalışırken, sinirlerim ayağa kalkmıştı. Çok geçmeden yastığın altında, sessiz ve sinsice çalan telefonumu alarak tek gözüm açık bir şekilde aramayı cevapladım.

"Ne var Jimin sabah sabah? Mezun oldum, okul bitti diyorum şimdi siz başladınız."

"Çok konuşma hadi hadi. Git Jungkook'u uyandır. Herkes şirkette. Bir saat içinde burada olması lazım."

"Jimin, neden onu aramıyorsunuz? Tabii zor kısmı bana bıraktınız değil mi? Onu uyandırmak işkence gibi."

"Kapatıyorum çabuk ol. Sen de şirkete gel. Hyun da gelecek."

Oflayarak sol koluma yüklenip yatakta oturur hale geldim. Sağ kolumdaki platin çıkarılmıştı ve ameliyat dikişleri daha yeni iyileşmişti.

Artık bahar ayında olduğumuz için omuzları açık, çok kısa olmayan ferah bir elbise giydim ve saçlarımı da tarayarak karşı dairenin yedek anahtarını da alarak evden çıktım. Erken kalkmak istemiyordum ama kalkınca da çok dinç oluyordum.

Anahtarı çevirip içeri girdiğimde evin temiz olması, daha ferah bir hava katıyordu. Bangtan'ın daha pis hallerini gördüğüm için, bu ortamdan memnundum.

Jungkook'un odasına giriş yaptığımda, çantamı ve telefonumu masanın üstüne bırakıp camı açtım. Havasızlık kokuyordu.

Jungkook'un yarı açık ağızla horlayarak uyumasına elbette alışmıştım. Fakat bu sefer fil gibi horluyordu ve bu genelde, çok yorgun olduğunda olurdu. Ve ben, bu kişi sevgilim bile olsa birini uyandırmaktan tam anlamıyla nef-ret ederdim.

"Jungkook kalk! Jungkook!" deyip onu sallamaya başladım. "Jungkook uyan, JUNGKOOK!"

Bu kadar uğraşa, sadece kafasını iki yana hareket ettirmişti. Yine başlıyorduk.

İlk taktiğim tabii ki de meme uçlarını çimdiklemekti. Yatağa oturdum ve ellerimi göğsüne uzatıp çimdiklediğimde kaşlarını çatıp gülmüş ve ellerini göğsüne siper etmişti, fakat hala gözlerini açmamakta ısrar ediyordu.

"Young..." dedi kalın sesiyle. "Ne olur git başımdan. Biraz daha ya, biraz daha." Kendini tekrar uykuya bırakmak istediğini anladığımda, izin vermedim.

"Jungkook 1 saat içinde şirkette olman gerekiyormuş ve ben de geleceğim hadi kalk önce kahvaltı yapalım sonra da gideriz."

"Sen de mi geliyorsun?" diye mırıldandı hala gözleri kapalıyken.

"Evet, hadi kalk, bak senin için yatağımdan kalktım geldim. Ya zorlama hadi." Hala sallıyordum.

"Young sana bir şey anlatacağım dinle tamam mı?"

Göz devirdim. "Sırası mı şimdi? Hikaye anlatacak kadar açıldıysan kalk o zaman."

"Hayır hayır bekle bir." deyip kollarımı tutmaya çalıştı kapalı gözleriyle. "Zamanın birinde bir prens varmış, bu prens uyumayı çok seviyormuş ve asla kalkmıyormuş. Onu ancak bir tek şeyin kaldıracağını söylüyormuş."

"Eee?" dediğimde gözlerini biraz açmış, alttan alttan bakıyordu.

"Eğer komşu ülkenin prensesi onu öperse uyanacakmış." dedi pis pis sırıtarak.

"İstediğin o olsun Jungkook." deyip yanağının biraz aşağısına bir öpücük kondurdum ve geri çekildim. Fakat yüzünü asmış 'gerçekten mi?' bakışı atıyordu.

KOMOREBİ -1- [JJK] TR ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin