Sorduğu soru beni derinden etkiledi. Daha önce kimsenin ilgilenmediği, kenarda köşede önemsiz gibi duran sorunlarımı bir erkeğin fark etmesi...
Gözlerim istemsizce doldu. Duygusal biri değildim ki zaten duygulandığım için de dolmamıştı gözlerim. Sadece ağır geliyordu artık.
"Kaçmıyorum..." diye mırıldandım. "Uyuyacağım." Asıl şu an kaçmak istiyordum. Onun bakışlarından acilen uzaklaşmam gerekiyordu.
Benim dediğime karşılık olarak histerik bir gülüş attı. Neden önemsiyordu? Neden diğer insanlar gibi, ailem gibi saçma davrandığımı düşünerek boş vermiyordu?
"Hala kaçıyorsun. Artık bende veya bizde sorun olduğunu düşüneceğim. Biz sana ne yaptık söyler misin?" Bunları söylerken sesi öyle sakindi ki, sanki güzel bir şarkı söylüyordu.
Utanmasam ağzım açık kalacaktı. Ondan böyle bir çıkış beklemiyordum. Gerçekten öyle mi görünüyordu?
"Sizinle bir ilgisi yok..." dedim. Sorun benim. Kaşlarını çatıp tekrar bana baktı.
"Kaçtığını kabul ediyorsun yani."
Yarama basılan parmak rahatsız etmişti beni. Hem beni bu kuyudan çıkaracak birini istiyordum hem de alanıma girilmesini istemiyordum. Bu yüzden içten içe sinirlendim.
"Kusura bakma..." diyerek yutkundum. "Bir şey açıklamak zorunda değilim. İyi geceler." dedikten sonra yavaşça içeri girip pencereyi, ardından ışığı kapattım.
Kendimi yatağıma attığımda gözlerime doluşan yaşlar teker fırlayıverdi. Sessizce ağladım. Neden ağladığımı bilmiyordum. Bir çok şeyden olabilirdi.
✨✨✨
Sabah okula gitmek için hazırlanırken, içten içe meraklıydım. Dün sunbaenim bir sürprizi olduğuna dair bir mesaj atmıştı. Bu yüzden oldukça acele ediyordum.
Kapıyı açıp ayakkabılarımı giyerken karşı taraftaki hareketlilik dikkatimi çekti. Üyeler teker teker çıkarken bir yandan da söyleniyorlardı.
"Yoongi hyung neden bizi uyandırmıyorsa! Bizim de işlerimiz var!" dedi Jungkook sitemle. Onu görünce aklımda canlanan dünden dolayı, biraz yüzüm düşmüştü. Pek iyi iletişim kuramıyordum sanırım. Dediğim gibi sorun sadece bendim ve bunu da ancak ben düzeltebilirdim.
"Aynen." dedi Jin maskesini takarken. "Gidince onu pataklamana yardım edeceğim."
"Jungkook tek başına da halleder bence. Yoongi hyung ne ki? Böyle ufacık tefecik bir şey." dedi Jimin, eliyle küçük boyu göstererek.
"Dedi bacağım kadar boyu olan Jimin-shi." diyerek alayla güldü Jungkook. Bir yandan da botlarının bağcığını bağlıyordu. Jimin ise göz devirdi. "Artık size laf anlatmaktan daha da kısalacağım."
O sırada Hoseok kapıyı kapatıp merdivene, yani bana yöneldiklerinde onları izlediğimi yeni fark ediyordum.
"Günaydın Young-shi. Okula mı gidiyordun?" diyerek bana doğru geldi Namjoon.
"Günaydın size de. Evet bende şimdi çıkıyordum." dedim hepsini süzerek. Hepsi teker teker günaydın dileklerinden sonra merdivenden inmeye başladı. Kaçamak bakışlarım en son inen Jungkook ile kesiştiğinde bedenimi ele geçiren elektrik dalgaları hiç bu kadar şiddetli olmamıştı.
Bir kaç saniye yüzüme baktı. Benim gibi soluk duruyordu fakat bir şey söylemiyordu. Platomun cebine soktuğum ellerime içerde işkence çektiriyordum. Ağzını açtı fakat tekrar kapattı. "Görüşürüz." deyip hızlı adımlarla aşağıya inerken öylece kaldım. Elimden hiç bir şey gelmemesi beni çileden çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBİ -1- [JJK] TR ✔️
Fanfiction[Tamamlandı] "Benim engellerim yok muydu sanıyorsun?! Bir tek senin mi vardı engellerin?!... Kolay mı oldu sanıyorsun?" dedi hala nefes nefeseyken. "Seni sevdiğimi kabullenmek? Kolay olmadı çünkü seversem hayatıma almak isteyecektim. Sence hayatım...