_______Bir saatlik, içimin içime sığmadığı yolculuktan sonra otobüsten indim ve elimde, heyecandan buruşturduğum adres kağıdını açtım. Başıma taktığım bandajımı düzeltirken elim ayağım titriyordu. Telefonum bile yoktu. Sadece anneme güvenip, bir miktar para ve elimdeki adres kağıdı ile buradaydım. Ama anneme güveniyordum ve şu an onlara çok yaklaşmıştım. Önümde, sıra sıra bir sürü müstakil ev bulunuyordu. Yapmam gereken tek şey, kaldıkları evi bulmaktı, o da burada yazıyordu. 13 nolu ev...
Onların geleceğimden haberleri var mıydı bilmiyordum. Üzerimde yine uzun, bebe mavisi, ince askılı bir elbise vardı. İçinde kalanların, henüz uyanmadığı sıra sıra evlerin önünde yürüdüm. 11...12...ve...13. Derin bir nefes alarak, her yeri kamera dolu küçük bahçenin demir kapısını açtım. Ya yanlış yerde isem, ya burası değilse diye ödüm kopuyordu. Arkamı dönerek kapıyı tekrar kapatırken, demir kapının çıkardığı gıcırtı içimi ürpertmişti.
"Young?" Jimin'in bir aydır duymadığım sesi kulaklarımda yankılanırken, tuttuğum demir kapının parmaklıklarını sıktım ve gülümsedim.
"Sen misin?"
Yavaşça arkamı dönerek 2 metre uzağımda duran Jimin'e baktım. Gözleri tek çizgi haline gelene kadar gülümsedi ve bana doğru yürüdü. Ellerimi ağzıma kapatarak kocaman gülümsüyordum. Yanıma geldiğinde kollarımı boynuna doladım. Elleri sırtımı bulurken saçımı çekti.
"Sonunda geldin."
Serbest bıraktığım gözyaşlarımı silerken ondan ayrıldım yüzümdeki tebessüm ile. Mutluluktan ağlıyordum. Artık bu olmalıydı zaten. Hüzünden değil, mutluluktan ağlamayı hak etmiyor muydum artık?
"Benim geleceğimi biliyor muydunuz?" dediğimde kafasını salladı.
"Buranın adresini Jungkook verdi annesine. Belki gelirsin diye." Heyecanım gittikçe artıyordu.
"Herkes nerede peki?" dedim arkaya bakarak.
"Arka bahçedeyiz. Kahvaltı yaptık az önce."
"Hadi gidelim bir an-"
"Dur Young..." dedi önüme geçerek. "Bize her şeyi anlatacaksın değil mi?"
"Tabi ki anlatacağım. Bir aydır neler çekiyorum burada."
Evin içinden geçerek, arka bahçeye çıktığımızda tekli koltuklarda oturan üyelere baktım. Jungkook yoktu.
"Young gelmiş! Lan harbiden burada, kalkın!"
Üzerime doğru koşan Tae, öyle bir sarılmıştı ki arkaya doğru tökezlemiştim. Ardından diğer üyeler ile teker teker sarıldıktan sonra boş olan bir koltuğa oturtulmuştum.
"Dökül." Yoongi kollarını önünde birleştirmiş, korkutucu bakışlarını bana gönderiyordu. Bu bakışları bile özlemiştim.
"Oppa, anlatacağım ama Jungkook'u görmem lazım. Nerede o?" dedim etrafa bakarken. Hepsinin yüzü düşmüştü.
"İçeridedir." diye mırıldanan Jin ile anında ayağa kalkarak ince sandaletlerim ile çimende hızlıca yürümeye başladım.
"Young bekle-" deseler de dinlemedim. Daha ne kadar bekleyebilirdim!
İçeri girip her tarafta gözlerimi gezdirsem de yoktu. Normalde hep ekip ile gelirlerdi fakat bu evde şu anda kimse yoktu. Merdivenleri gördüğümde hızlıca oraya yöneldim ve bir kaç kapının olduğu hole geldim. Bütün odaların tek tek kapısını açıp içeriye bakıyordum ama sadece yatak vardı. Geleceğimi biliyorsa neden karşıma çıkmıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMOREBİ -1- [JJK] TR ✔️
Fanfiction[Tamamlandı] "Benim engellerim yok muydu sanıyorsun?! Bir tek senin mi vardı engellerin?!... Kolay mı oldu sanıyorsun?" dedi hala nefes nefeseyken. "Seni sevdiğimi kabullenmek? Kolay olmadı çünkü seversem hayatıma almak isteyecektim. Sence hayatım...