7. Bölüm : Hain

2.9K 232 36
                                    

İkimizde konuşmayı bir kenara bırakıp koşarak sesin geldiği yere gittik. Birkaç kişi daha buraya gelirken farklı bir ses duydum. "Dikkatleri dağıldı! Hadi!"

Ters yöne ilerleyen birkaç kişiyi saniyelik bir kararsızlıktan sonra takip etmeye başladım. Olabildiğince sessiz olmaya çalışarak duvarın dibinden gidiyordum. Dışarı çıktıkları zaman kaşlarım çatıldı. Ama ben de onları takip ettim. Gerçekten amaçlarını merak ediyordum.

Yaklaşık elli küsür kişilerdi. Anladığım kadarıyla hepsi ortadaki kişiden bir emir bekliyordu. Dikkatli bir şekilde bakınca ortalarındaki kişinin o gün dövüştüğüm ve neredeyse gözünü çıkaracağım o çocuk olduğunu fark ettim. "Saldırın!"

Bir anda hepsi buraya doğru gelmeye başlayınca içimden kendime küfürler savurup ortaya çıktım. "Selam!" dedim neşeli olduğunu düşündüğüm bir sesle. Hepsi bir anda dövüş pozisyonu alıp durdu. Yüzüme büyükçe bir gülümseme yerleştirdim. Her ne kadar rezil görünsem de şu an daha büyük sorunlarımız vardı.

"Koruyucuların Prensesi, seni görmek ne güzel. Onu yakalayın ve patrona götürelim." dedi o çocuk. Hepsi birden üzerime gelince yine kendime saydım.

"Durun, durun!" diye bağırdım. Çocuk onlara durma emri verince durdular. Hepsi ne diyeceğimi merak ediyorlardı. Hoş, ben de ediyordum. Tabii bir de bu kadar kişiye karşı hiç şansımın olmaması durumu vardı. "Neden ihanet ediyorsunuz?"

"Çünkü insanları korumak tam bir saçmalık. Onlar için öleceğimize daha güzel yaşamlar var." dedi içlerinden biri ve çoğu da onu destekledi. Gülümsedim.

"Güzel, ben de size katılıyorum o halde. Hadi gidelim." deyip önde yürümeye başladım. O kadar doğaçlama hareket ediyordum ki. Birkaç saniye gelmedikleri zaman arkamı dönüp onlara baktım. "Ee... Geliyor musunuz?"

Hepsi beni takip ederken hep beraber yürüdük. Bu işin saçmalığını daha sonra düşünecektim. Birkaç dakika içinde babamların olduğu yere gelmiştik. Babam tedirgin bir ifade ile "Alanis? Bunlar da ne?" diye sordu.

Onun yanında Jess, Collins, Luke ve Alex vardı. "Bize ihanet ediyor!" dedi öfkeyle Luke. Kendi kendime gözlerimi devirdim. Salak.

"Arkadaşlar yönetimi beğenmiyormuş, baba. İnsanlar için ölmenin mantıksız olduğunu söylüyorlar. Daha güzel yaşam şansı varmış."

"Peki, bunda senin rolün ne?" diye sordu Alex. Ona gülümsedim. "Elbette yardım ediyorum." Anlamaz bir ifade ile bana baktı. Luke ise gözlerini nefretle üzerime dikmişti. Gözlerimi devirdim tekrar.

"Her neyse..." deyip arkamdaki elli kişilik aptallar grubuna döndüm. "Yaşamak mı istiyorsunuz?" Hepsi onaylar sesler çıkardılar. Babama döndüm. "Yaşamak istiyorlarmış, baba." Kendi kendime güldüm. Sonra arkamdaki elli kişiye döndüm.

"Siz 50 gerizekalı cidden ihanet edeceğime inandınız mı? Yoksa rol mu yapıyordunuz?"

Babama döndüm. "Ben gafil avlanmanızı engelledim. Geri senin işin. Ha, bu arada geçenki çocuğu canlı istiyorum."

Herkesin şaşkın bakışları altında binaya döndüm. Odama çıkarken dışarıdaki silah sesleri umurumda bile değildi. Uyumak istiyordum artık. Kendim olmak istiyordum.

***

Gözlerimi garip bir şekilde güneşli bir sabaha açtım. Burada hava oldukça değişkendi sanırım. Kısa bir duşun ardından siyah bir şort, siyah bir askılı, siyah bir spor ayakkabı ve siyah parmaksız eldivenlerimi taktım.

Aynanın karşısına geçip kısa küt  saçlarımı taradım ve düzleştirdim. Ardından hafif bir makyaj yapıp eskisi gibi oldum. Aynada kendime bir öpücük attıktan sonra bu gereksiz mutluluğun nereden geldiğini düşündüm.

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin