29. Bölüm : Karanlık Komplo

1.6K 143 13
                                    

Ne yapacağımı bilmiyordum. Hayır, öldürmediğim için pişman falan değildim. Sadece bunu yapması için sebebi ne olabilir ki diye düşünüyordum. Onunla yeni tanışmıştım. Yani bu gelecekle alakalıydı. Yine.

"Alanis!" Babamın sertçe bana seslenmesi ile kendime geldim. Jace'in yardımı ile yerden kalktın. "Ne gördün?"

Koruyucular dağılmıştı. Arada bize dönen birkaç göz vardı ama öldürücü bakışlarım ile karşılaşınca işlerine dönüyorlardı. Korku dolu bakışlarımı babama çevirdim. Sertçe yutkundum. Kalbim hala çok hızlı atıyordu ve kesik kesik nefes alıyordum.

" Sakinleş, Alanis. Kalbin çok hızlı. Panik atak geçireceksin." dedi Kathlan endişeli bir sesle. Haklıydı. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Zihnimi Jace için kapatmıştım.

"Anlat."

"Çatıya çıkalım?" dedim bir umut. Babam diretmeden kabul etti. Dakikalar sonra çatıda koltuklarda oturuyorduk. Derin bir nefes daha aldım vee zihnimi Jace için açtım.

"Göster onlara."

Bir şey demeden zihnime girdi. Ona gösterdim ama yalnızca kendi geleceğimi. O da bir şeyler gizlediğim fark etmişti. En sonunda pes edip hepsini ona gösterdim. O da her şeyi diğerlerine gösterdi.

Alex ve Melany sarılırken bir kılıç ikisinin de kalbine giriyordu. Luke kafasına tek kurşun yiyordu. Collins'in boğazı parçalanıyordu. Babam da üç kurşunu kalbine yediği için ölüyordu. Kathlan kalbine kazık yiyordu. Mark benim elimde ölüyordu. Jace benim elimde ölüyordu. İkisini de ben öldürüyordum. Benim ölüm şeklimi biliyorsunuz.

"Bunlar..." deyip sustu Melany.

"Sen... Yani..." diyecek bir şey bulamıyordu Luke.

"Ne zamandan beri biliyorsun?" diye sordu babam. Sertçe yutkundum.

"3 yıldır. Bir kara büyünün bedeli. İstediğim kişilerin ölümünü biliyorum. Ama sevdiklerim için zorunlu. Gerisi isteğe bağlı. Sadece ölümler için geçerli ama. Fazlasına iznim yok."

"Gel buraya." deyip kafamı göğsüne yasladı Jace. Ona iyice sokulup bir elimle tişörtünü sıkmaya başladım. Gözlerimi tırmalayan gözyaşlarıma karşı koyarak konuşmaya başladım.

"Benden nefret etmelisin. Seni öldürüyorum. Seni neden öldürüyorum? O kadar nasıl alçalabilirim?" Daha sıkı bana sarıldı. Ben de kollarımı beline sarıp ağlama dürtüme karşı koymaya çalışmaya devam ettim. Çenesi kafamın üstündeydi. Saçlarımı okşayıp öpüyordu. Ona nasıl zarar verebilirim ki?

Jace'den ayrılıp ona elimi uzattım. "Bana söz ver. Eğer öyle bir mallık yaparsam neye mal olursa olsun beni durduracaksın!"

"Alanis, sana zarar-"

"Ben de sana zarar vermek istemiyorum, Jace. Ama seni öldüren ben oluyorum. Lütfen, bayıltsan da olur. Zorlarsam öldür ama beni durdur, Jace. Söz ver bana!"

Elimi yavaşça tuttu. Hiçbir zaman bu eli bırakmayacakmış gibi. "Bu eli..." diye mırıldandı. Elimin tersini dudaklarına götürdü ve üzerine ufak bir öpücük bıraktı. "yalnızca öpmek için tutarım."

Parmaklarını yanaklarıma çıkardı. "Sana bunun sözünü vermeyeceğim. Çünkü beni öldürmeye teşebbüs bile etmeyeceksin. Sana güveniyorum. Sen de kendine güven, bebeğim."

Ona mest olmuş gibi gülümsedim. İyi ki vardı. İyi vardı ve iyi ki ona sahiptim.

***

Gözlerimi yine güneşli bir güne açtım demek isterdim ama deli gibi kırmızı alarm çalıyordu. Hızla yataktan kalkıp dün giydiğim savaş kıyafetlerimin eşlerinden giydim. Hızla saçlarımı yaptım ve hafif bir makyajdan sonra odamdan çıkıp babamın odasına gittim.

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin