20. Bölüm : 3 Ayın Kutsal Işığı!

1.8K 164 19
                                    

Alanis'in kaybolmasından 1 yıl sonra, Melany White...

Bir zamanlar tanıdığım en aptal insanın Alanis olduğunu sanırdım.

Her şeyden habersiz bir hayatı vardı. Her gün benim gibi ölümle burun buruna değildi. Ya da her gün acaba bu sefer kim saldıracak diye kendi kendini yemiyordu. Etrafında dönen hiçbir şeyden haberi yoktu.

Şimdi ise nasıl yanıldığımı görüyordum. En aptal olanımız hep bendim. Nasıl onu suçlardım?

Ona çektirdiğimiz onca acıyı düşündüm. Biz her gün fiziksel olarak acı çekerdik belki ama ruhsal acı. O her türlü acıdan daja kötüymüş. Yeni öğreniyorum. Alex ile ayrıldığımız -daha doğrusu şiddetli bir tartışma yaşadığımız- bu kısacık zaman diliminde Alanis'i anlamıştım.

Değer verdiğimiz insanları kaybetmek gerçekten zormuş. Elimde olsa ondan özür diler ve beni affetmesi için yalvarırdım.Çünkü suçluydum. Ben hiçbir zaman Alanis gibi olmamıştım. Gururum benim bir şey yapmamı engellemezdi. Ne gerekirse onu yapardım işte.

Alanis'i arama çalışmalarımız artık son derece gizli bir şekilde yürüyordu. Amelia artık bizden şüphelenmeyi bırakmıştı. Lider pes ettiğimizi falan sanıyordu.

Yine de elimizde kayda değer bir şeyler yoktu. Hem de hiçbir şey. Bir ara ipucu bulmuştuk ama o da boş çıkmıştı zaten.

Kathlan ve Jace her geçen gün daha da endişeleniyordu. Derek, Luke ve Alex her yerde Alanis'i gizlice aramaya devam ediyordu. Ben ise hepsinin arkasını topluyordum. Her zamanki gibiydi her şey. Değişik hiçbir şey olmaması beni geriyordu. Çünkü Jace umutsuzluğa kapılıyor gibi hissediyordum.

Bu çok kötüydü.

O pes ederse hepimiz ederdik.

Günümüz, Alanis'ten

İçimde adını koyamadığım garip bir huzursuzluk baş gösterdi. Ama onu takmadım. Karşımda tüm ihtişamı ile Koruyucu Binası vardı.

Tutulma Vakti...

Tutulma tüm ihtişamı ile gerçekleşip güçlerimizi en üst seviyeye taşımıştı. Şimdi üç ay da gökte yükseliyordu.

Kızıl, Mavi ve Karanlık Ay...

Üçü de muhteşem bir uyumla tam tepemizdeydi. Tüm doğaüstüler şu anda bu harika ötesi manzarayı görüyordu. Bu güzellik altında katliam çıkacak olması çok kötüydü.

Koruyucuları Binasının kapısı ağır ağır açıldı. Annem ve babam... Arkalarında ise Koruyucular...

Başımı dik tuttum.

Gri gözlerim onlara son derece donuk bakıyordu. Siyah ve beyaz olan saçlarım küt kesilmişti. Üzerimde siyah deri bir pantolon, siyah deri bir büstiyer, siyah uzun kollu bir pelerin ve silah deri botlar vardı.

Yüzümde üstümdeki kasvet yaraşır bir makyaj vardı. Sırtımda samuray kılıçlarım çapraz bir şekilde asılıydı. Silahlarım, hançerlerim ve bıçaklarım da üzerimdeydi. Gelmeden önce kafama diktiğim bir şişe içki sayesinde stresten çok uzaktım. Ama tabii ki fazla bir etkisi yoktu. En azından mantığım hala yaşıyordu.

"Alanis?" dedi babam özlemle beni incelerken. "Adrienne..." diye düzelttim onu. İsmimin anlamına yakışıyordum.

"Senin orada ne işin var?" diye sordu soğuk bir sesle annem. Hayır, o annem değildi. O Koruyucuların Komutanıydı.

"Sözümü unuttun mu, çok sevgili(!) annem?" Burun kıvırdı sözlerime. Cevap vermemişti. Ona doğru bir adım atacakken Mark beni durdurdu.

"Aile buluşmanı bölmek istemem, Varisim ama sakin olman konusunda anlaştığımızı düşünüyordum."

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin