5. Bölüm : Anne?

3.9K 262 31
                                    

Hızlıca kapıdan çıkarken ağlamaya başlamıştım. Annemin öldüğü günü nasıl unuturdum? Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilirdim? Garajdan bir motoru aldım. Arkamdan gelen ayak seslerini duyuyordum. Ama takmadım.

"Alanis!"

"Beni rahat bırak, Collins." dedim titreyen sesimle. Yanından geçip giderken adımı seslendiğini duyuyordum. Ama umursamadım.

Hızla oradan çıktım. Uzun bir yoldan sonra evimize geldim. Hızla içeriye girdim ve odama çıktım. Odama girer girmez üzerimi çıkardım. Siyah bir şort ile siyah bir askılı giydim. Siyah spor ayakkabılarımı giyip kulaklıklarımı taktım ve odamdan çıktım.

Hızlı adımlarla evden çıktım ve hafif çiseleyen yağmurun altında yürümeye başladım. Kulağımda müziğim ile yağmurun altında yürüdüm. Gece yeryüzünü sararken ay ışığı yolumu aydınlatıyordu.

Mezarlığa girdiğim zaman yıllardır ezberlediğim mezarı doğru yürüdüm. Annemin mezarının karşısına gelince durdum. Birkaç dakika mezar taşı ile bakıştım.

"Anne?" dedim titrek sesimle. Hıçkırıp dizlerimin üzerine düştüm. Elimi mezar taşında gezdirdim. "Annem... Affet annem. Seni ziyaret etmeyi unutacaktım."

Hıçkırınca elimi ağzıma bastırdım.

"Anneciğim. Çok özledim seni. O kadar özledim ki kelimeler yetmez. Anne. Keşke o gün doğmamış olsaydım. Keşke bugün doğmamış olsaydım! Benim için çıktık! Sırf ben istedim diye. Özür dilerim, anne."

Daha çok ağladım.

"Benim yüzümden oldu. Benim yüzümden ailemiz dağıldı. Ben istedim diye çıktık. Oysa sen çok dikkatli olmamız gerektiğini söylemiştin. Dinlemedim seni, anne. Uymadım sana. Özür dilerim."

Yazardan...

Genç kız motoru ile hızla uzaklaşırken genç adam arkasından bakakaldı. Ardından hiç kimseyi dinlemeden peşine düştü kalbini kırdığı genç kızın. Kız uzun bir yoldan sonra evi ulaşınca genç adam bir yere gizlenip izlemeye başladı.

Bir süre sonra kız koşarak evden çıktı. Kulağında kulaklıkları ile simsiyah giyinmişti. O an genç adam kalbinin teklediğini hissetti. Genç kız, peri kızına benziyordu. Her zaman hayranı olduğu gri gözleri pusluydu.

Genç kız yürümeye başlayınca genç adam da onu takip etti. Bir mezarlığa girince öylece durdu. Kız gözden kaybolmaya başlayınca hızla peşine düştü. Pişman olmamayı umarak takibe devam etti.

Kız bir mezarın önünde durdu. Birkaç dakika sessizce bekledi. Genç adam sabırla kızı izledi. Ardından kızın normalde kadife gibi olan ama şimdi çatlayan sesi kulaklarına doldu. "Anne?"

Genç adam, o an kıza gidip sarılmak istedi. Her daim yanındayım, seni bırakmayacağım demek istedi. Ama bu isteğe direnmek zorundaydı. "Annem... Affet annem. Seni ziyaret etmeyi unutacaktım."

Genç adam her bir kelimede kendinden nefret etti. Keşke Melany'ye söyleselerdi. O hallederdi.

"Anneciğim. Çok özledim seni. O kadar özledim ki kelimeler yetmez. Anne. Keşke o gün doğmamış olsaydım. Keşke bugün doğmamış olsaydım! Benim için çıktık! Sırf ben istedim diye. Özür dilerim, anne."

Kızın kendini suçladığını anlayınca içinde bir şeyler koptu genç adamın.

"Benim yüzümden oldu. Benim yüzümden ailemiz dağıldı. Ben istedim diye çıktık. Oysa sen çok dikkatli olmamız gerektiğini söylemiştin. Dinlemedim seni, anne. Uymadım sana. Özür dilerim."

Kız kendini toprağa bırakınca genç adam ona koşmak istedi ama sonra kızın hırslı sesi kulaklarına doldu.

" Sana yemin ederim, anne. En iyisi olacağım. Senin korumaya çalıştıklarını koruyacağım ve sana zarar verenlere gereken cezayı vereceğim. "

Toprağın üzerindeki otları çekti genç kız. Ardından mezar taşına ufak bir öpücük kurdu ve gülümseyerek baktı. Mezara arkasını döndüğü zaman ise yüzündeki ifade anında gitti. Yerine karanlık bir gülümseme belirdi.

" Hepsini yok edeceğim. Her saniye yok olsam da..."

Genç adam endişeli bir yüz ifadesi ile oradan ayrıldı.

Alanis 'ten devam...

Karanlık sokaklarda yürümeye başladım. Bir sokaktan girip diğerinden çıkıyordum. Yağmur iyice hızlanırken sırılsıklam oldum. İçimdeki acının beynimdeki düşüncelerin yağmurla birlikte yok olmasını istedim.

Ama işte.

Sadece istedim.

Uzunca bir süre yürüdüm. Sonra karşımdaki kocaman binayi gördüm. Cebimden babamdan tüyürdüğüm bir sigarayı akıp yaktım. Yağmura rağmen. Koruyucu binasına kadar yürüyerek geldiğime şaşırmıştım. Kapıdaki nöbetçiler beni görünce daha da şaşırdı. Sigaramdan son bir nefes daha çekip yere attım. Sönmesi saniyeler almıştı.

Ardından içeri girdim.

Jess, babam, Collins, Alex ve Luke oradaydı. Beni mi beklemişlerdi?

"Alanis? Motorla gitmemiş miydin?" diye sordu Collins.

"Seni ilgilendirmez, Collins. Ayrıca beni takip ettiğini biliyorum. Mezarda beni dinlediğini de. Bir daha sakın, Collins!"

Ona doğru tehditkar bir adım attım. "Sakın! Bana yaklaşma, bana dokunma, benimle konuşma! Benden uzak dur! Tabii..." deyip omuz silktim."Sağlığını düşünüyorsan." dedim buz gibi bir sesle. Donuk ve puslu gri gözlerimi parlak yeşillere diktim.

"İyi değilsin." dedi Jess beni inceleyip. Alayla güldüm.

"İyi olduğumu kim söyledi ki? Daha geçen birini öldürdüm. Bugün benim lanet olası doğum günüm. Annem benim aptal isteklerim yüzünden öldü. İyi falan değilim. Bok gibiyim. Lanet olsun!" diye bağırdım.

Gözyaşlarım akmak için çabalıyordu. Gözlerimi gökyüzüne diktim. Yağmur damlaları yanağımdan aktı. " Lanet olsun. " diye fısıldadım bir kez daha. Ortada pek kimse yoktu. Gecenin karanlığı her yere çökmüştü. İçimden her yeri yakıp yıkmak geliyordu.

"Alanis..." dedi babam kısık sesle. Gözlerimi ona çevirdim. "Özür dilerim, kızım."

Gülmeye başladım. Kahkahalarım yağmura karışırken endişeleri artmıştı sanki. Yine de bu beni engellemedi. "Özür mü?" daha çok güldüm. Mutlu değildim. Bu şey komik de değildi. Histeri krizinin eşiğinde olduğumu biliyordum.

"Lanet olası özrün umurumda değil, baba. Çok geç kaldın."

Onu ve diğerlerini arkamda bırakıp binaya doğru yürüdüm. İçine girince direkt odama ilerledim. Kendimi yüz üstü yatağa atıp boğmaya çalışırken uyku bastırdı.

***

Nasıldı?

Beğendiniz mi?

Duygusal bir bölüm oldu biraz.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin