Mark'ın bedeni uyandığı zaman doğru ruhu geri getirip getirmediğimden emin değildim. Hızla Alex'in belindeki hançeri alıp Mark'ın bedeninin boğazına yasladım.
"Kimsin?" Birkaç saniye şaşkınlıkla baktı.
"Adrienne? Neden boğazına hançer tutuyorsun acaba?" Hançeri hızla çekip gülümsedim. Ardından ona sımsıkı sarıldım.
"Gerizekalı! Ne diye Arafa geldin ki!?"
"Dedim ki madem o bana gelmiyor ben ona giderim. İyi demiş miyim?" Ondan ayrılıp omzuna vurdum. "Gerizekalı!"
O an kapı hızla açıldı ve içeriye bir Koruyucu girdi. Daha çömezdi. "Baskın var! Lider hemen hazırlanmanızı istedi!" Bir şey dememize izin vermeden çıktı.
"Sonra görüşürüz, Mark. Sen evine git." Kafasıyla onayladı. "Saldıran Karanlık değil, Adrienne. Yemin ederim."
"Sana güveniyorum." dedim gözlerine bakıp gülümserken. O da bana gülümseyip ortadan kayboldu. Biz de hızla odalarımıza geçtik.
Üzerime siyah deri büstiyer altıma da siyah deri pantolon giydim. Siyah deri topuklu botlarımı ve siyah uzun kollu pelerinimi geçirdim. Saçlarımı tarayıp açık bıraktım. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra silahlarımı yerleştirdim. En sonunda ise samuray çift kılıçlarımı sırtıma astım. Odamın balkonuna gidip aşağıya baktım. Aklıma uzun zamandır delilik yapmadığım gelince yapayım dedim.
Kendimi balkondan atarken kahkaha atıyordum. Bakışlar bana dönerken babamın gözlerini devirdiğini fark ettim. Buzdan kaydırağım beni güvenli bir şekilde aşağıya indirirken gülümsüyordum.
"Hoşuna gidiyor, değil mi?"
"Evet, baba." dedim gülerek. O sırada diğerleri de geldi.
"Ne yapıyoruz?" diye sordu Melany heyecanla. Bu şeyleri garip bir şekilde seviyorduk. Kaostan besleniyorduk galiba.
"Neden içeriye almıyoruz?" dedi tek kaşı havada Kathlan. Babam bizim bu heyecanlı halimize güldü. "Alalım bakalım." Kapılar açılırken içeriye saniyeler içinde bir ordu kurt doldu.
"Baba? Bize buzdan bir kubbe lazım mı? Hani korkup kaçarlarsa diye."
Kurtlar bana hırlarken babam kafasıyla onayladı. Gözlerimi kapatıp ellerimi iki yana açtım ve binanın etrafında buzdan bir duvara yükselmeye başladı. Kurtların huzursuzluk dolu sesleri kulağıma ulaşınca gülümsedim. En sonunda kubbe oluşunca burnumdan akan kanı hissettim. Sendeleyince gözlerimi açtım.
O sırada Jace beni tutmuştu. "İyi misin, Alanis?" dedi endişeyle. Burnumdaki kanı pelerinimin koluyla sildim. Ardından sırıttım. "Daha kurt doğrayacağız, Jace. Elbette iyiyim."
Gülerek gözlerini devirdi. Ardından saçlarımı öptü. "Ölme." dedi direkt. Ondan ayrılıp güldüm.
"O gün bugün değil, Jace. Bugün kimse ölmeyecek." dedim kendimden emin bir şekilde. Kurtlardan biri öne çıktı.
"Savaşmaya gelmedik." Alayla güldüm. "Neden ordun var o zaman?"
Hırlama ve gülme arası bir ses çıkardı. "Koruyucular'ın, Karanlık'a bulandığını duymuştuk. Tedbir yani."
Öfkeyle ona doğru hareket edecekken Jace beni tuttu. Luke benim yerime ılımlı bir sesle konuştu. "Koruyucular'ın, Karanlık ile işi yok Kurtlar! Ne istiyorsunuz?"
Öndeki lider olduğunu tahmin ettiğim kurt hırladı. Pençeleri, dişleri ve kılları ile hepsi yarı dönüşüm geçirmişti. İğrençler... Kurtları sevmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK
Fantasy#Vampir 1. Sırada #Gerilim 81. Sırada #Koruyucu 1. Sırada #Savaş 36. Sırada #Kurtadam 3. Sırada #Korku 77. Sırada Suçluluk, görüp görebileceğiniz en güçlü duygudur. Sizi içten içe tüketir ve hiç davranmayacağınız bir şekilde davranmanıza sebe...