23. Bölüm : Neden, Tanrım?

1.7K 155 8
                                    

Jace her zaman zekiydi. Hatta o kadar zekiydi nefes alışınızdan bile anlardı amacınızı. Parçaları saniyeler içinde birleştirip sonuca ulaşırdı. Uzun süre ona oyun oynayamazdınız. Yine de duyguları onu iyi oyalamıştı bence.

Karanlık bir şekilde gülümseyip arkama yaslandım. "Ben de Jace ne zaman anlayacak diyordum."

Gözlerini devirdi. "Ne çeviriyorsun?"

"Çok şey..." dedim tüm dürüstlüğümde. Son derece rahattım. "Alan-"

"Jace, beni tanıyorsun. Beni herkesten iyi tanıyorsun. En az Kathlan kadar iyi tanıyorsun ama Mark da tanıyor. Bazı şeyler hiç tahmin ettiğiniz gibi değil. Mesela ben..." Derin bir nefes aldım ve Kathlan'a döndüm. " sana zerre kadar güvenmiyorum. "

Şaşırdı. " Ne!? " Hızla ayağıya kalktım ve yakalarından tuttuğum gibi vampir hızıyla onun sırtını kapıya yapıştırdım. "Sen? Sen... Nasıl? Nasıl bu kadar hızlı olabilirsin?"

Kathlan ve diğerlerinin şaşkınlığını es geçtim. "Kathlan, bana eskisi gibi olmamız için bir sebep sun. Lütfen, sana güvenmek istiyorum. Abimi geri istiyorum. Bana mantıklı bir sebep ver. Buna ihtiyacım var. Hadi." Pes etmiş bir ifadeye büründü. Bana yalan söylemeyi sevmiyordu ama söylüyordu. Bunlar hiç adil değildi ama dünya zaten adil bir yer değildi.

" Alanis, çok üzgünüm ama söyleyemem. Zaten yeterince zarar görüyorsun. Daha fazlasına dayanamam. Beni merak etme. Beni araştırma. Neden şimdi yanında olduğumu sorma. Ya da neden daha önce gittiğimi öğrenmeye kalkma. Yalnızca bana inan. Seni tehlikeye atacak hiçbir şey yapmayacağıma inan. Kardeşimi koruyacağıma inan. "

Birkaç saniye gözlerine baktım. Ardından sertçe yakasını bıraktım. Yerime geçince o da geçti. Gözlerimi bu kez Luke'a diktim. " Sana güveniyorum. Garip bir şekilde... "

Ona neden güvendiğimi bilmiyordum ama güveniyordum. Sonra Alex'e baktım.

" Sende bir şeyler var. Kimsenin fark etmediğini sanıyorsun ama ben biliyorum, Alex. Yine de benim için sorun değil."

Endişelenirken gözlerimi devirdim.

"Korkma. Kimseye bir şey söylemem ama herkes bir şekilde öğrenmeden önce kendin anlatsan daha iyi olur. En azından o zamana kadar seni tehdit etmek için güzel bir yol."

Şu anda benden nefret ettiğine kalıbımı basardım. Mark'ın kardeşi olduğunu söylemesi gerekiyordu. Başkasından öğrenirlerse kötü sonuçları olurdu. Hain sanılırdı ama hain değildi. Collins'e baktım.

" Collins... " Doğru kelimeleri bulmak istiyordum ama ne yazık ki bodoslama dalmaya alışkınım. "Senin hakkında diyebileceğim pek bir şey yok açıkçası. "

"Kurtarılmak istemeyeni kurturamazsın." dedim neredeyse fısıldayarak. Ardından Melany'ye döndüm. "Senden harbiden nefret ediyorum. Sana güvenmiyorum. Bana oyun oynadın. Her zaman bir şeyler sakladığını biliyordum ama asla hakkımdaki her şeyi babama ve anneme anlayacağını tahmin etmemiştim."

"Her şeyi anlatma-"

"Yalan söyleme! Tüm kayıtları gördüm! Jessica Brown(!). "

Sonu tükürürcesine söylemiştim. Hala nasıl yalan söylüyordu anlamıyorum.
"Onların önüne taş kurduğunu da biliyorum. Annemle iş birliği yaptığını da ama yine de sana bir şey yapmayacağım, Melany White. Bu saniyeden itibaren umrumda değilsin. Hiçbir şeyin!"

Beyaz saçlı aptalıma döndüm. "Jace White..." Gözlerimi kısarak bana baktı. Melany konusunda sessiz kalmasına şaşırsam da bir şey dememiştim.

"Benim yakışıklı sevgilim, tüm bunlara ortak olman çok can sıkıcı. Jace, şu anda pişman olduğunu söylersen yemin ederim gerisi umrumda olmaz." Öylece gözlerime baktı. Konuşmadı. Acı bir şekilde gülüp konuştum. "Yine olsa yine yaparım, diyorsun."

"Seni korumak içindi, Alanis."

"Kes, Jace! Beni korumak için mi? Lanet olsun! Beni böyle mi korudunuz? Karanlık beni savunmasız ilk anımda ele geçirirken nasıl beni korudunuz? Jace, her gün öldüm ben. Her gün boğuldum ama siz hiçbir zaman anlamadınız. Nefes alıyor olmam yaşadığım anlamına gelmez!"

Bir hışım yerimden kalkıp yerin buz tutmasını sağladım. Ardından ayakkabılarımı buz pateni şeklinde buzlaştırıp binanın çatısının korkuluk olmayan kısmına sürdüm. Çatıda son duyduğum şey Melany'nin "Sevgili mi?" deyişi oldu.

Son hız binadan atlarken kollarımı öne iteledim ve buzdan bir yolum oldu. Ardından ellerimi arkama çevirip Alev almalarını sağladım ve binanın surlarını aştım. Gitgide alçaldım. En sonunda ayaklarım yerle buluşunca tüm buzlar buhar oldu.

Koşmaya başladım. Delicesine...

Rüzgar saçlarımın arasından geçti. Tenimin üzerinde gezindi. Nefesim kesilse de koştum. Son umudummuş gibi koştum. Yolun sonuna az kalmış gibi koştum. Nereye gittiğimi, ne kadar koştuğumu ya da neden koştuğumu bilmeden koştum. Yalnızca koştum.

Uzun bir süre hayvan gibi koştuğum için en sonunda nefesim kesilmiş ve yere düşmüştüm. Gökyüzüne baktım. Hava kararmış ve ay bembeyaz bir şekilde parlıyordu.

Sırt üstü yere yatıp konuşmaya başladım.

"Biliyor musun, Tanrım? Umarım gerçeksindir ve umarım şimdi beni duyuyorsundur. Hayatım boyunca yalnızlığımı seçtiğim düşündüm. Ama hayır, ben yalnız olmaya zorlanmıştım. Etrafımda birkaç kişi vardı. Birkaç dost. Onlar da bana ihanet etti.

Neden, Tanrım? Neden varlığımızla dünyayı kirletmemize izin verdin? Pişman mısın? Kaybeden olduğun için...

Havva, o meyveye uzandığında Şeytan savaşı kazanmamış mıydı? O halde neden hala bize izin veriyorsun? Şeytan'ın kazandığını bile bile neden mücadele ediyorsun?

İsa çarmıha gerildiği zaman da mı kaybettiğini düşünmedin? İnsanlar peygamberlerini bir bir yok etmeye çalışırken de mi pes etmedin? Neden? Neden, Tanrım? Bunu neden hem bize hem de kendine yaptın? Neden atalarımızı yok edip dünyayı bizim kirli ruhlarımızdan arındırmadın?

İnsanlar değişir, diye mi düşünüyorsun? Sen de haklısın. Sonuçta, Şeytan bile eskiden Melek'ti.

Ama neden değişelim, Tanrım? Neden değişmek isteyelim? Varlığını bile bilmediğimiz Cennet için mi? Yoksa Cehennem için mi? Neden? "

Uzun süre yalnızca sessizlik bana cevap verdi. Duyduğum çıtırtı sesi ile hızla yerimden doğruldum. "Kim var orada?" dedim sert bir sesle. Bir köpeğin çıkması ile derin bir nefes verdim. "Merhaba köpüş..." Ama bir dakika. Bu ıssız yerde köpek ne arasın ki?

Enseme aldığım sert darbe ile resmen dünyam şaştı. Sert zemine düşerken görüş açımdaki son şey bana doğru gelen beyaz ayakkabılı adamdı. Karanlık, koruyucum gibi beni sardı ve içine çekti.

***

Nasıldı?

Beğendiniz mi?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin