12. Bölüm : Güçlü Dur

2.2K 188 22
                                    

Yavaşça havuzdan çıktığım zaman doğal olarak tamamen ıslaktım ama yüzümde tarifsiz bir gülümseme vardı. Uzun zamandır yaşıyor gibi hissetmiyorum. Şimdi ise göğsüm adrenalinin etkisi ile inip kalkıyordu. Akciğerlerim daha fazla oksijen için bana yalvarırken nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışıyordum. Adrenalinin verdiği mutlulukla gri gözlerim parlıyordu. Siyah-beyaz saçlarım ıslak ve dağınıktı. İsyankar bir şekilde yüzüme düşüyorlardı.

Çok güzelsin.

Zihnimdeki ses Jace'e aitti elbette. Gözlerine bakarken yüzümde engel olamadığım saçma gülüşümle ayaklarımdaki buz patenlerimi erittim. Acayip eğlenmiştim.

Ters gidebilecek çok şey vardı ama kırk yılda bir tutan şansım bana bugün gülmüştü. Güçlerim beni yanıltıp ölmeme izin verebilirlerdi ya da ortaya çıkıp bana uymayabilir ya da sarkıta dönerek beni delik deşik edebilirlerdi.

Ama yaşıyordum. Yaşadığımı hissetmiştim. Nefesi aldığımı hissetmiştim.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!?"

Annemin sert bir komutan edasıyla söylediği sözler beni gerçek dünyaya getirdi. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp ona baktım. Az önceki gülümseyen yüzüm ve gözlerim donuk bir hal almıştı.

"Ölebilirdin!" diye bağırdı zaman başımı hafif sağa eğip ona baktım. "Yaşadığımı falan mı sanıyordun sen? Olan onca şeyden sonra?"

Öfkeyle üzerime gelip yüzüme sert bir tokat atacağı sırada Jace araya girip elini havada tuttu. Teşekkür ederim, Jace.

Endişeli ve korkmuştu annem belki ama bunu yapmaya hakkı yoktu. Nefesimin kesildi adeta. Az önceki tüm enerjimin çekildiğini hissettim.

"İnan bana, bu pek mantıklı bir karar olmazdı." dedi Jace sert bir sesle. Annem sertçe kolunu ondan kurtarırken "Bu ne cüret?" diye bağırdı. "Komutanına karşı mı geliyorsun?"

Dolan gözlerimi birkaç saniye havaya diktim. Sonra Jace'in kolunu hafifçe tuttum. Başını bana doğru eğerken kulağına fısıldadım. "Her şey için teşekkür ederim."

Bana o mükemmel gülümsemelerinden birini bahşetti. Beyaza çalan saçları, yanağındaki gamzesi. Her zaman Jace olacaktı. "Her zaman senin için orada olurum, Alanis." dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Her zaman."

Ona gülümseyip önüne geçtim. Bana izin verdi. Jace, kendi başımın çaresine bakabileceğimi biliyordu. Bana güvenirdi. Elbette ki ben de ona güvenirdim.

Yüzümü anneme döndüğüm anda ise o gülümseme silinmişti. Bakışlarım sağ tarafına kaydı. Babama. Yaptığı her şeyi benim için yaptığını biliyordum ama bu onu affetmem için yeterli gelmiyordu. Canımın yandığı kadar canları yanmalıydı. Ancak o zaman onları affederdim.

"Seni korumaya çalıştık. Bunu bilmene rağmen hala bize nefret güdüyorsun. Koruyucu olmaya layık değilsin. Bu güçleri, bu krallığı ve bu onuru hak etmiyorsun."

O zaman ben de giderim, anne. Böylece benden utanmak zorunda kalmazsın.

"Amelia!" dedi babam son derece sert bir sesle. Kapat o çeneni dermiş gibiydi sesi. Annem bu uyarıyı görmezden geldi. İşte o an anladım. O müthiş bir komutan olabilirdi ama her zaman öyle kalacaktı. Bir anne olamazdı.

"Hayal kırıklığı yaşadım doğrusu." diye fısıldadı dişlerinin arasından. Jace araya gireceği zaman elimi göğsüne bastırıp geriye ittim onu. Mesajı alıp sessizliğini korudu.

"Ben de öyle, komutanım." dedim hırsla.

Çünkü bir anne olacak kalbe sahip değilsin. Ben senin askerin değilim. Sen ise bunu göremeyecek kadar görevine sadıksın.

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin