32. Bölüm : Şeytan...

1.4K 135 21
                                    

Ayağımın altında ezilen dalların çıkardığı ses gecede bana eşlik ediyordu. Sıkılmıştım her şeyden. Ben de kaçtım. Şimdi burada bir random hayal edin.

Düşüncelerle random, ha?

Kapa çeneni.

Ay ışığı altında ıssız olan bu yerde tek başıma yürüyor olmak aptallıktan başka bir şey değildi ama biraz düşünmek zorundaydım. Düşünmeliydim. Yukarıdayken fark ettiğim gerçeği kabul etmem için sindirmem gerekiyordu.

Suçluluk duygusu bir parmak şıklatma ile yok olmuyordu. Bunun için kendimi ikna etmem gerekiyordu. Suçlu değildim ve buna inanmalıydım.

Şimşek çaktı. Gök gürledi ve bardaktan boşalırcasına sağanak yağmur yağmaya başladı. Ellerimi deri ceketinin cebine atıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Yağmur damlaları saçıma, yüzüme düşerken öylece durdum.

Bir süre sonra yağmurun altında yürümeye başladım. Hiçbir şey düşünmeden, yalnızca yağmur sesi altında yürüdüm. Kulağımda kulaklıklarım vardı. Arka planda Gökşin Derin-Romeo'nun Kırık Kalbi vardı.

"Öldüm.

Göremedi gözleri belki de kördü
Geceleri deliye mi döndüm söndüm?
Yandım söndüm, söndüm yandım
Sıra sıra kalbimi yarala ve gözleri yaşlı
Hisleri paslı ve yolları taştı
Yaramıza bastı kader
Acıları çözse kefen?

Sen, sen diye kendimi ben
Sen ile süsledi düşleri ben
Esareti kalbimin, dert kefaleti
Yok adaleti, nezareti kefen
Sen
Ben ölsem, ölsem, ölsem, ölsem

Öldüm. "

Şarkıyı söyleye söyleye adımlarım beni Koruyucu Binasına getirmişti. Koskoca binaya baktım. Üzerime sağanak yağmur yağıyordu. Kulağımda NF-Hate Myself vardı bu kez. Önümde Koruyucular arkamda Karanlık vardı.

" Alanis? " Kapı yavaşça açıldı ve Jace karşımdaydı. Sırtımda karanlığın tüm ağırlığı ve tam karşımda beyaz saçları ile bana ışık olan kişi.

"Neden dışarıdasın, Alanis? Yanımıza gelsene. Islanmışsın hem. Hasta olacaksın, sevgilim." dedi bana doğru gelirken. Yüzündeki sevgi dolu ifade için ölebilirdim. Yağmur onu da ıslatmaya başladı. "Sen de ıslanacaksın şimdi." dediğimde güldü hafifçe.

Yanıma geldi ve elini elime geçirdiğinde beni de kendi ile tersi istikamete doğru çekti. "Hani diğerlerinin yanına gidiyorduk?" diye sorduğum zaman başını iki yana salladı.

"Yalnız kalmak için çıktın. Seni onların yanına sürüklemek istemiyorum. Dilediğin kadar yağmurun altında kalabiliriz. Sadece..." deyip saçlarını karıştırdı. "benimle konuş, tamam mı? Bana anlat. Hissettiklerini zihninden değil, sesinden duymak istiyorum."

İşte bu yüzden her zaman Jace olacaktı.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne doğru baktım. Onunla el ele yağmurun altında yürümek huzur vericiydi. Yalnızca şu an ben biraz hasarlıydım. Hasarlı olan hep ben olacaktım sanki o an.

"Yağmuru severdim. Eskiden gökyüzünün günahlarımızı görmekten ağladığını düşünürdüm. Yine de bize iyilik yapıp gözyaşlarını akıtıyor ve günahlarımızı toprağa gömüyordu."

Omuz silktim. "Tabii bu benim düşüncemdi. Şimdi ise..." Kafamı yere eğdim. "toprağın bu kadar günahı nasıl taşıyacağını anlamıyorum. O kadar çok günah var ki üstümüzde. Bazılarımız katil, bazılarımız hırsız, bazılarımız iftiracı, bazılarımız tecavüzcü, bazılarımız sadist manyaklar."

Koruyucular / TAMAMLANDI / DÜZENLENECEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin