Merhaba Canlar,
Haftanın ikinci bölümünü getirdim. 💕
Geçen haftaki bölümün ardından, "Ee ne değişmiş ki!" diyenleriniz varsa, satır aralarına bakmanızı önereceğim.
Baştan yazarken neler yaptığımı gösterebilsem deli olduğumu düşünürdünüz.😂
Sildim, kısalttım, ekledim, yeniledim, olmadı bir daha baştan sildim düzenledim.Kurguda büyük değişiklikler yapmadım çünkü bir hikâyeyi iyileştirmek başka, tamamen değiştirip olmadığı bir şey hâline getirmek bambaşka bir durum. Gördüğüm eksikleri giderdim, hataları düzelttim, yeni eklemelerle daha akıcı ve sıcak bir hâle getirdim.
Bölümleri dikkatle okursanız hem kurgudaki hem de Aden ve Dağhan'daki değişimi göreceksiniz. Böylece ilerleyen bölümlerde her şey daha güzel yerine oturacak.
Aklınızdaki soruları giderebildiysem sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Kalpten sevgiler, çokça öpücükler❤️💋
Yeni bölümde görüşünceye kadar beni özleyin anacığım byee🌼
*** ***
Bölüm 1; En Derin Arzulara Uzandı Önce...
*Hello – Lionel Richie
Genç kadın elinde büyükçe bir zarfla birlikte, arkadaşlarının yanına doğru adımlarken hala yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atabilmiş değildi. Bu yüzden yaklaşık bir saat kadar önce hayatındaki 'Sağduyu' ve 'Cesareti' aramış, öğle yemeğinde 'ADK'(Acil Durum/Değerlendirme Konseyi) buluşması istediğini söylemişti.
Olağan buluşma noktaları ise, Ekin'in boğaza nazır iş yeriydi. ADK'nin 'cesaret' yanı olan arkadaşı, okuldan mezun olduktan hemen sonra sahibi oldukları restoran kompleksini, Ege'ye yerleşip emekli olan ailesinden devralmıştı. Doğrusu biraz üzerine yıkılıp kaçılmış gibi olmuştu ama arkadaşı halinden şikâyetçi değildi, dolayısıyla sorun da yoktu.
Otopark alanını geçip Ekin'in odasına doğru ilerlerken defalarca gördüğü manzaranın büyüsünü bir dakika olsun durup izlemeden edemedi, Aden. Nakkaştepe'de, boğazın öyle muhteşem bir noktasındaydı ki mekân, İstanbul'un incisi boğazı birleştiren her iki köprüyü de muhteşem seyir zevkiyle, görsel bir mükemmellikle izleme olanağı sunuyordu.
Arkadaşının cam duvarlarla çevrili odasının boş olduğunu fark edince doğrudan restorana, her zamanki masalarına yöneldi. Aden'i gören kızlar, tek bir bakışa ve aynı anda gerçekleşen derin iç çekişlerine yılların çemkirmesini sığdırdılar. Kelimeler olmadan da kulaklarını acıtacak kadar yüksek sesliydi üstelik! Gözlerinin içine bakarak meydan okudu arkadaşlarının bakışlarına. Ne vardı yani klinikte giydiği üniformasıyla gelmişse? Saçları tepesinde devasa bir 'içinde saçlarıma yer olmayan bir işte çalışıyorum ben' topuzu vardıysa? Ellerinde de ince tırnak çizikleri ya da minik ısırık izleri vardı, mesela! Ayrıca, antiseptik ve alkol kokusu taşıyor olması da pekâlâ mümkündü.
"Cidden mi, Aden?" İsyanını dile getiren Ekin'in sesine, Mila'nın "Hiç değilse üzerinde tüy yok, buna da şükür!" diyen kabullenişi karıştı.
"Dedi, mümkün olsa topuklularıyla uyuyacak olan kadın ve defteri olmadan tuvalete bile gitmeyen kadın. İş saatlerindeyiz, dolayısıyla herkesin defosu kendine!" Olağan giriş konuşmasına noktayı koyduktan sonra kayıtsız görünmeye çalışarak sordu. "Bir iyi haber, bir de ADK'mız var. Şimdi mi? Yedikten sonra mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KAPANI (TAMAMLANDI)
Romance*** Sevginin en benciliyle sınandı genç adam. Zırhı pas tuttu, kılıcı elinden alındı, aşk için verdiği savaştan mağlup ayrıldı. Şövalye ruhunu çaldı zaman. Umutlarını yitirdi, küstü, kapattı kendini. Sevginin bencillikten en uzağını kuşandı genç ka...