Dilimin döndüğü kadar sustum..(NURİ PAKDİL)
Hatalarım varsa affola.. Keyifli okumalar dilerim.
Gözlerimi kırpmadan karşımda tüm ihtişamıyla ders anlatan toprak gözlü adama bakıyordum, kalçasını sınıfın ortasında duran masaya dayamış bir şekilde Osmanlı dersini anlatıyordu anlatıyordu ama ben dersi değil onu incelemeyi seçmiştim. O akşam dizlerimde uyuyan karşımdaki adam değil annesini kaybetmekten korkan altı yaşındaki çaresiz bir oğlan çocuğu olan Aliydi. Anneler bu dünyadaki en değerli varlıklardı belli ki o da en değerlisini kaybetmekten korkuyordu.
Dersin bittiğini söyleyip boşalmasını sağlarken ben sessizce yerimde oturmayı seçmiştim. Bir hafta geçmişti o akşamın üzerimden, ona cevap vermeyip kaçmayı seçmiştim kaçarak onu kırdığımın farkındaydım, ama ona istediği cevabı veremezdim. Başımı kaldırıp sınıfta göz gezdirdiğimde gözlerimiz birleşti bana acı bir tebessüm bahşedip ağır adımlarla ayrıldı sınıftan, yavaşça başımı eğip dolan gözlerimin akmaması için kendimle savaş verdim içim kanaya kanaya.
Yan tarafımda olan haraketlilikle başımı yavaşça kaldırıp anlamayan gözlerle sıraya oturan iki kıza baktım.
''Nasılsın Sare.'' Sessiz kalmayı seçip başımı önüme eğdim, arkadaş canlısı bir insan değildim ne yazık ki.
''Neden konuşmuyorsun.?'' İğneleyici bir şekilde konuşması beni rahatsız etmişti, başımı kaldırıp kaşlarımı çatarak sessizce konuştum.
''Konulmak zorunda değilim.'' Masanın üzerine oturan yanımda oturan kıza bakıp kahkaha attı kulakları tırmalayan sesiyle.
''Söylesene Ali hocayla nasıl evlendiniz.?'' Diye konuştu alay akan sesiyle, bunların derdi neydi bilmiyorum ama daha fazla onlara katlanmak istemiyordum. Sıradan kalkacağım sırada yanımdaki oturan kız bileğimden tutup oturmamı sağladı.
''Neden kaçıyorsun Ali hocayı nasıl kandırıp evlendiğinizi söylemeyecek misin.?'' Diye konuştu bu kez sert bir şekilde, şaşkınlıkla karşımdaki kıza baktım söylediği şey sinirlerimi tepeme çıkarmıştı, sinirle yerimden kalkıp sıraya tekme atıp kızın yere düşmesini zevkle izledim, bana şaşkınlıkla bakan kıza yaklaşıp kulağına sinirle fısıldadım.
''Bana bak sizin o zehir dolmuş dilinizi keserim, onunla nasıl evlendiğim sizi hiç alakadar etmez haa ama çok merak ediyorsan söyleyeyim birbirimizi severek evlendik.'' Gerçeği değil de aksini söylemek canımı yakmıştı, biz birbirimizi sevmeyerek evleniştik, o toprak gözler bana baktığında baktığında ben bakışlarımı ondan saklamamayı isterdim, gönül isterdi ki o gün söylediği sözü söylememiş olsun ama o acımasız gözlerle gözlerime bakarak annesinin gittiği gün defolup gitmemi söylemişti, bu gerçek canımı o kadar yakıyor ki beni çaresiz bırakıyordu.
Fakülteden çıkıp hızlı adımlarla bahçede ilerlemeye başladım, karşıdan bana yaklaşan Aliyi gördüğümde adımlarım yavaşladı gözyaşlarımın aksine sağ elimle gözyaşlarımı silip ona doğru ilerlemeye devam ettim, aramızda az bir mesafe kalacak şekilde karşı karşıya durduk gözlerimi ondan kaçırarak başımı öne eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİR
General FictionMutlu musun.?" Diye konuştu titreyen sesiyle, Islak kirpiklerimle ona bakmaya devam ettim. "Mutlusun tabi sen bir tek benim yanımda mutlu olamadın." Beni öldürmek ister gibi söylediği kelimeler nefessiz kalmama neden oldu. Gözyaşlarım usul usul yana...