Sevdiklerinizi yüreklerinden sımsıkı tutun, yarın geç olmakla meşhurdur.( NURİ PAKDİL.)
Keyifli okumalar.
Zaman öyle bir şeydi ki çoğu zaman bize katlanan sabır taşı gibiydi, fokur fokur kaynayan bir volkanın lavlarının patlaması gibi patlayıp bizi kendinden kurtarmak istediği için bu kadar hızlı akıyordu belki de, o kadar hızlıydı ki çoğu zaman gözümüzün önündekini bize göstermiyordu, yada biz görmekte diretiyorduk.
Gözlerimi ellerimin üzerine indirip elimdeki sargı bezini incelemeye başladım usulca, insanlar neden şaşırınca bu kadar büyük tepki veriyorlardı ki sanki uzaydan dünya ya ilk kez gelmiş uzaylıyı görmüşte şaşkınlıktan küçük dilini yutacak kadar büyük tepki vermeleri açıkçası. Sınıfta dolaşan uğultular daha da utanmamı sağlarken, istem dışı söylenenlere kulak kabarttım.
''Ne yani evliler mi?''
''Yok artık Ali hoca evlendi mi?''
''Bunula evlenmiş olamaz değil mi?'' Gibi bir çok saçma konuşmanın arasında en çok kanıma dokunan 'Bununla evlenmiş olamaz değil mi?' sorusu olmuştu insanlar gerçekten de karşısındakini düşünmeden konuşuyorlardı, ama şunu unutuyorlardı ki karşısındaki kişinin de bir kalbi var, ve onunda kalbi üzülünce kırılıyordu. Masaya sert bir şekilde vurulmasıyla başımı kaldırarak üzgün gözlerimle Ali'ye baktım, hafif kaşlarını çatarak otoriter sesiyle konuştu.
''Susmayı düşünüyorsunuzdur inşAllah?''Arka sıradan bir kızın sorusuyla tepkisiz gözlerle Ali'ye baktım.
''Hocam eşiniz mi oluyor kendisi?'' Ali toprak rengini anımsatan gözlerini mavilerime sabitleyip konuştu o kadifemsi sesiyle.
''Evet, kendisi benim eşim oluyor, üstelik bu kadar şaşırılacak bir olay göremiyorum ortada.'' Gözlerimi tekrar elime sabitleyip sessizce konuşulanları dinledim.
''Kaldığımız yerden devam edelim lütfen.'' Ali'nin ikazıyla arkamızdaki sıradaki kişiden devam ettiler kendilerini tanıtmaya. Kulağımda hissettiğim nefesle korkarak geriye çekildim Yiğit anlam veremediğim şekilde gülerek fısıltı şeklinde konuştu.
''Vay be ne şanslı kızsın.'' Kaşlarımı çatarak ona baktım.
''Anlamadım.'' Dedim sesimi mesafeli tutmaya çalışarak.
''Sınıftaki kızlar kocanı yiyecek gibi bakıyor ama o sadece sana bakıyor.'' Gözlerim Ali'ye ulaştığında kaşları çatık bir şekilde bana baktığını gördüm. Bedenini hafif kürsüye yaslayıp kollarını göğüs hizasında bağlayıp Yiğit'e bakıyordu, sinirli gözlerle.
''Sessizlik lütfen.!'' Kaşlarını çatarak otoriter sesiyle konuşmasıyla sertçe yutkunup ona baktım, ürkütücü gözüküyordu açıkçası sinirliyken. Yiğit rahat tavırlarıyla sıraya yayılırken onunla temas etmemek için duvar kenarına biraz daha kaydım. Kaşlarımı iyice çatarak Yiğit'e sinirli bakışlarımı gönderdim.
''Lütfen biraz düzgün oturur musun.?'' Mavi gözlerini benim mavilerime çevirip sağ kaşını kaldırarak konuştu.
''Pardon.'' Mavi gözleriyle uyumlu olan siyah saçları vardı. Gözlerimi ondan ayırıp Ali'ye sabitledim, Ali kaşları çatık bir şekilde elindeki kağıtları toplarken ağzının içinden bir şeyler homurdanarak bana bakıyordu, neden bu kadar sinirliydi ki.
''Ders bitti çıkabilirsiniz.'' Oturduğum sıradan kalkıp yavaş adımlarla Ali'nin yanına yaklaştım, kürsünün üzerindeki kağıtları toplarken göz ucuyla bana baktı, kağıtları düzene koyduktan sonra kağıtları sol eline alıp sağ elini bana uzattı, elini tutup tutmama arasında kalsam da içimdeki sesi dinleyip sol elimi yavaşça elinin içine bıraktım. Dudaklarında oluşan tebessümle bana baktığında utanıp bakışlarımı ondan kaçırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİR
General FictionMutlu musun.?" Diye konuştu titreyen sesiyle, Islak kirpiklerimle ona bakmaya devam ettim. "Mutlusun tabi sen bir tek benim yanımda mutlu olamadın." Beni öldürmek ister gibi söylediği kelimeler nefessiz kalmama neden oldu. Gözyaşlarım usul usul yana...