Yeniden su yürüdü
Dalıma yaprağıma
Bir bakmışın can verdi
Kurumuş yaprağımaAdil Erdem Bayazıt...
Keyifli okumalar...
Korkudan nefesimi tutmuş bir şekilde cehennemim den kaçarken sürekli birbirine dolaşan ayaklarım bana engel oluyordu, korku dolu gözlerle arkamızdan sinir püskürterek bağıran babama baktım, beni hayatım boyunca hep ürküten babama, oysaki babalar kızlarının saçlarını okşayıp onu sevmez miydi.? Benim babam neden öyle değildi.?
Ali'nin elini daha da sıkıca tutarak evin bahçesinden çıkacağımız sırada ayaklarım bana yine ihanet ederek birbirine dolaşıp, sert bir şekilde yere düşerken acıyla inledim ayak bileğini taşa vurmuştum. Ali eğilerek ayağıma baktı.
"Kalka bilecek misin.?" Diye sordu bir yandan da babamı kolaçan ediyordu, elime bileğimi tutup ovuşturdum, kalka bileceğimi sanmıyordum . Başımı iki yana sallayarak konuştum.
"Sanmıyorum." Ali bir anda hiç beklemedim bir şey yaparak beni nazik bir şekilde kucağına almasıyla mavi gözlerimi büyüterek ona bakmama neden olurken o şaşkınlığımı görmezden gelerek hızlı adımlarla arabaya ilerlemeye başladı. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışarak ellerimi çekingen bir şekilde boynuna sararak ona tutulduğumda gözlerim belinden silahını çıkartan babama ilişti. Korkuyla gözlerimi büyüterek sertçe yutkundum, babam elindeki silahı havaya doğru kaldırıp sıkıp gör sesiyle bağırdı.
"Durun lan.!" Başımı Ali'nin boynuna gömerken ağladığımın yeni farkına varmıştım, göz yaşlarım Ali'nin boynunu ıslatırken sağ elimle gömleğinin yakasını sıkı sıkıya kavradım.
Ali tek eliyle arabanın kapısını açıp beni arabaya bindirdikten sonra seri adımlarla kendi tarafına geçip arabayı çalıştırıp hızlı bir şekilde sürmeye başladı, babam arkamızda kalmıştı. Korku vücudumu ele geçirirken ağlamam daha 'da artıyordu, bizi vura bilirdi.
"Ağlama." Sesi gergin çıkmıştı, siyah ceketinin iç cebinden çıkardığı siyah mendili bana uzattı mendili işaret ve orta parmağı arasında tutuyordu, mendili elinden alıp hiçte kibar olmayacak bir şekilde burnumu çektim.
"Sümüklü." Sesindeki hafif dalgamsı tınıyı hissedebiliyordum ama umursamak istemiyordum yada umursayacak gücü bulamıyordum kendimde.
Arabanın içinde yankılanan telefon sesiyle yerimden sıçradım, bu aralar fazla korkak olmuştum. Kenarda duran siyah telefonunu alıp kısa bir süre ekranına baktıktan sonra açıp kulağına koydu.
"Efendim Murat." Nefesini sıkıntıyla dışarıya vererek, kısa bir süre karşıyı dinleyip konuştu.
"Evet ama babasına yakalandık." Biraz bekledikten sonra tekrar konuştu.
"Tamam görüşürüz kardeşim." Telefonu kapatıp kenara koyup bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.
"Seni eve bırakacağım, bu ayakla yürüyemezsin."
"Bir yere mi gidecektik ?" Dedim masumca, ağlamam artık tamamıyla durmuştu.
"Nikâh için gün almaya gidecektik ama sen bu ayakla gelemezsin." Artık şaşırmayı bırakmalıydım biliyorum ama her gün beni şaşırtacak bir oluyordu, buna alışmalı mıydım.?
####
Araba evin önünde durduğunda boş gözlerle etrafıma bakındım, istenmediğim bir başka yer de burasıydı, arabanın kapısını yavaşça açıp indim Ali'ye baktığımda çoktan inmiş beni beklerken buldum onu. Ayağımın üzerine çok basmadan evin kapısının önüne geldik, kapıyı Hüma gördüğüm kadarıyla her zaman gülen yüzüyle açtı bize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİR
General FictionMutlu musun.?" Diye konuştu titreyen sesiyle, Islak kirpiklerimle ona bakmaya devam ettim. "Mutlusun tabi sen bir tek benim yanımda mutlu olamadın." Beni öldürmek ister gibi söylediği kelimeler nefessiz kalmama neden oldu. Gözyaşlarım usul usul yana...