Ben onunla içimden konuşuyordum. Birbirimize bakmadan denize baktık. Cahit Zarifoğlu.Keyifli okumlar dilerim, hatalarım varsa kusura bakmayın.
4 AY SONRA
Zamanı elimizde tutamıyorduk, dakikalar amansızca birbirini kovaladıkça duvarda asılı duran takvim yaprakları bir bir azalıyordu. Bize düşense anı yaşamaktı, bazen içimizdeki buruklukla bazen de içimizdeki sevinçle.
Uzun bir yoldan dönmüş gibi yorgun ama varmak istediğim yere varmanın sevinci vardı şu körpe yüreğimde. Kalbim tıka basa sevgiyle dolup taşarken bunun en büyük kaynağı dizlerinde uzandığım adamdı.
Elimi büyümüş karnımın üzerine koyup mutlulukla gülümsedim. Kızımız dokuz aylık olmuştu, ara ara sancılarım oluyordu ama kısa sürüyordu. Doğumuna günler kalan kızımızın dünyaya gelmesini büyük bir sevinçle bekliyorduk.
Elimin altında hissettiğim hareketlilikle gülümseyerek başımı hafifçe kaldırarak Ali'ye baktım. Kaşları çatık bir şekilde sınav kağıtlarını okuyan adam bir hayli sinirli gözüküyordu. Sinirle elinde çevirip durduğu kalemi uzanıp alıp bana bakmasını sağladım. Kağıttaki bakışlarını bana çevirip anlamayarak baktığında uzanıp elini tutup karnımın üzerine koydum, kızımızın hareketlerini hissetmesi için.
Çatık olan kaşları kızımızı hissetmesiyle bir yay gibi gevşerken dudakları mutlulukla yukarıya doğru kıvrıldı.
"Babacığım." Diye fısıldadı şefkat dolu sesiyle. Eğilip dudaklarını önce karnımın üzerine ardından da alnıma bastırıp hafif sitemli sesiyle kızımızla konuştu. "Sen annen gibi tembel olma tamam mı.?" Kaşlarımı çatarak ona bakıp karnımın üzerindeki elini hafifçe iterek yattığım dizlerinden doğrularak ona döndüm.
"O ne demek.?" Diye sordum anlamadığımı belli eden ses tonumla. Koltuğun kenarındaki okuduğu sınav kâğıtlarının en üstündekini alıp yüzüme kaşı tuttuğunda bakışlarım kağıdın üzerinde dolaştı. Bu kağıt benim sınav kağıdımdı ve pekte iyi sonuca ulaşmadığım üzerini çizdiği sorulardan belli oluyordu.
Dudaklarımı birbirine bastırıp ellerimi birbirine kenetleyip masum masum ona baktım. Az önce neye sinirlendiğini şimdi daha iyi anlıyordum.
"Şey... Ali." Kağıdı indirip çatık kaşlarıyla bana baktığında biranda suçluluk duygusu bedenimi ele geçirmişti. Tek kaşını kaldırarak konuşmamı beklercesine yüzüme baktı. Sessizce başımı önüme eğip birbirine kenetlediğim ellerime baktım.
"Sana bu konuyu defalarca anlatmama rağmen nasıl bu kadar hata yapabildin güzelim.?" Düşen yüz ifademi fark ederek ılımlı ses tonuyla konuşmuştu. Omuzumu umursamazca kaldırıp indirerek ona baktım.
"Benim sucum değil ki hepsi Zümra'nın sucu." Diye kendimi savunurken buldum kendimi biranda. Ali üzerindeki siyah kazağın kolunu yukarıya çekip az önce elinden aldığım kalemi tekrardan eline aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİR
General FictionMutlu musun.?" Diye konuştu titreyen sesiyle, Islak kirpiklerimle ona bakmaya devam ettim. "Mutlusun tabi sen bir tek benim yanımda mutlu olamadın." Beni öldürmek ister gibi söylediği kelimeler nefessiz kalmama neden oldu. Gözyaşlarım usul usul yana...