29.BÖLÜM

1.5K 113 13
                                    

Ne içimdeki sokaklara sığa bildim, ne de dışarıda ki dünyaya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne içimdeki sokaklara sığa bildim, ne de dışarıda ki dünyaya.

Sabahattin Ali.

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim.

NOT: oy sınırı 35 yorum sınır 50

Dakikalardır şaşkınca baktığım yerden gözlerimi silkinerek ayırdım. Yiğit ve Melis hocanın arasındaki şeyi merak etsem de umursamadım üzerimde tonlarca dert varken beni alakadar etmeyen bir şeyle beynimi meşgul edemeyeceğim kadar doluydu beynimin en ücra köşeleri.

Elifle fakülteden çıkıp bahçedeki banaklara doğru adımlamaya başladık uyuşuk adımlarla, elimizde kahvelerle.

"Senca ne konişiyidiler.?" Diye sordu Elif meraklı sesiyle, omuzumu umursamazca kaldırıp indirdim.

"Bilmem, doğrusu umurumda da değil." Elif başını usul usul etrafa yayılan telefon sesiyle bakışlarını çantasına çevirdi, büyük çantasının içerisinde güç bela bulduğu telefonunu eline alıp ekranda yazan isme baktı.

"Nenem arıyor sanırım gitmem gerekiyor." Ona sıcacık bir gülümsemeyle baktım, içtenlikle gülümsemeyeli yıllar olmuş gibi hissetsem de acı bir şekilde gerçekler gözümün önüne geldi ben on sekiz yıllık hayatım boyunca son bir kaç aydır gülüyordum, öncesi dipsiz bir kuyuydu.

"Sorun değil, sonra içeriz kahve." Elif sevecen bir şekilde gülümseyip elindeki telefonu yanıtlamadan önce elindeki karton bardağı yanımızdaki çöpe atıp bana baktı.

"Sonra görüşürüz o zaman Sare." Başımı olumlu anlamda sallayıp telaşla elindeki telefonu açıp bir yanda konuşmaya çalışan bir yandan da bana elini sallayıp geri geri gitmeye çalışan Elife başımı olumsuz anlamda sallayarak baktım.

Derin bir nefes çektim hüznün çöktüğü ciğerlerime, yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silinirken başımı usulca önüme eğdim, bu kadardı işte benim mutluluğum bu kadardı en fazla bir dakika sürüyordu. Mutluluk, huzur benden yana sırt çevirmiş bana gülmüyordular adeta.

Olduğum yerde çivilenmiş gibi hareket etmeyen güçsüz bacaklarımı zorlayarak yanımda duran banka oturup elimde tuttuğum karton kahve bardağını sıkı sıkı kavrayıp karşımdaki eşsiz karadeniz manzarasına baktım, keşke bende senin kadar güçlü olabilseydim karadeniz.

Telefonumun melodisi kulaklarıma iliştiğinde irkilerek kabanımın cebindeki telefonumu çıkartıp arayan kişiye baktım. Gördüğüm isimle küçük kalbim hızlı hızlı atmaya başladı, sertçe yutkunup elimi deli gibi çarpan kalbimin üzerine koydu, derdi neydi bu aptal kalbin, neden böyle atıyordu.?

Titreyen parmaklarımı yanıtlama tuşunun üzerine koyup yavaşça kaydırıp aramayı yanıtlayıp kulağıma götürdüm.

"Neredesin Pedaliza.?" Gür bir şekilde çıkan sesindeki endişe ortalığa bir ateş topu gibi düşüp beni yakmaya başladı. Korkuyordu belki de onu bırakıp gitmemden korkuyordu, belki de bana bir şey olmasından koruyordu.

AHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin