31.BÖLÜM

1.5K 91 20
                                    


Hani çok su verince ölürmüş ya çiçekler, birisinde çok sevince bırakıp gidiyormuş meğer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hani çok su verince ölürmüş ya çiçekler, birisinde çok sevince bırakıp gidiyormuş meğer..

Cemal Süreya

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim.


İçimdeki küçük kız çocuğu küçük ellerini kulaklarına siber edip duvarın dibine çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, hıçkırıkları havada yok olup kimsenin kulağına ilişmiyordu, bu görünmeyiş onu daha da üzüp içten içe ağlatıyordu.

Titrek bir nefes alıp dolan gözlerimi sıkıca yutup inci tanelerimin yanağıma doğru süzülmesine izin verdim. Bakışlarım ellerimde dolaşırken Kulaklarım ağlayış sesleriyle dolup taşıyordu.

Islak kirpiklerimi zorlukla aralayıp bakışlarımı etrafta dolaştırdım, herkes bir köşede oturmuş sessiz ağlayışlarla Kur'an-ı Kerim okuyan Ali'yi dinliyordu. Sesi ağlamaktan pürüzlü çıkıyordu, daima dik duran yapılı omuzları iki günde günde çökmüş üzerine kuru toprak atılmıştı.

Hüma iç çeke çeke babaannesinin kollarında ağlarken, Araf bey donmuş bakışlarıyla acısını içinde yaşıyor, bu onu daha da yaralıyordu. Buğlem Sema'nın kolları arasında hemen Araf beyin yanında oturmuş etraftaki olan biteni sessizce izliyordu, Selim bey ise... Selim bey şu iki günde bize karısını ne kadar çok sevdiğini  onu ne denli aşık olduğunu gerek sessiz ağlayışlarıyla gerek haykırışlarıyla kazımıştı beynimizin en ücra köşesine. Ağlamaktan kızarış ve şişmiş gözleri gözlerimi bulduğunda o gözlerdeki öfkeyi bir kez daha en acı bir şekilde görmüştüm.

Titrek bakışlarımı usulca ondan ayırdım zira gözleriyle beni öldürmeye meyilli gibiydi.

Ali okumayı bitirdiğinde yavaşça oturduğu yerden kalkıp elindeki Kur'an-ı Kerimi masanın üzerine bırakıp yanıma oturdu yavaşça. Kimseden ses çıkmıyordu sessizlik bizi altında eziyordu. Selim bey can sıkan bu sessizliğe daha fazla dayanamayıp yanımızdan ayrıldı, acısını tek yaşamak sevdiği kadının öldüğünü kabullenmeye çalışıyordu.

Bakışlarım Ali'yi buldu usulca, boş gözlerle birbirine kenetlediği ellerine bakıyordu. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini merak etsem de öğrenmek istemiyordum, ben bu acıyı hatırlamasam da  küçükken kucaklamış sıkı sıkı sarmıştım onu.

Titreyen ellerimi uzatıp ellerinin üzerine koydum içimde kalan son cesaret kırıntılarıyla. Parmaklarımın altındaki buz gibi parmaklara dokunduğumda içim ürpermişti, gözlerinin içi  yanarken elleri buz tutmuştu adeta, kızarmış toprak rengi gözleri benim mavilerimi buldu usulca, sertçe yutkunup kurumuş dudaklarımı zorlukla aralayıp fısıltıyı andıran sesimle konuştum.

"Uyumak ister misin.?" İki gündür uyku uğramayan gözleri uyku için direnirken Ali kendiyle savaş veriyordu uyumamak için, sanki uyursa uyandığında görmek istemediği, duymak istemediği acılara maruz kalacakmış gibi bakıyordu bana acı acı.

AHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin