Ya çık gel aşkın zümrüt tepelerinden
ya da kır belini hasret denilen illetin. (CAHİT ZARİFOĞU)
Hataların olduysa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim.
1 AY SONRA
Kaçmak istediğimiz hiçbir şeyden kaçamıyorduk, arkamıza bakmadan soluk soluğa kaçmak istediğimizde aslında her adımımızda yaralarımız kabuk bağlamayacak şekilde kanıyordu. Ondan kaçmak değil ona ona sıkıca sarılıp nefes almak istiyordu insan, ciğerlerini onun kokusuyla doldurmak, her zerresini o olarak yaşamak istiyordu ama sadece istemekle kalıyordu.
Gözlerimi her kapattığımda onun sesi kulaklarıma doluyordu, acı çekerek bana yalvaran sesi, benim yüzümden toprak rengi o gözlerinden akan yaşlar aklımdan çıkmıyor aksine hafızama kazınıyordu.
Toprak gözler...
Bir insanın kendisini feda edebileceği kadar güzel, bir insanın onda kaybolmasını sağlayacak kadar derin, bir insanın huzuru bulmasını sağlayacak tek yerdi onalar.
Ben o gözler için ikimizi birden feda etmiştim. Ağlaya ağlaya, ağlata ağlata.
Buruk yüreğimde gözyaşlarımı usul usul akıtmaya devam ettim, onu üzdüğüm için kanayan yaramla ağladım.
Oturduğum rahatsız yerde hafif kıpırdayarak dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime yaslayıp kolumu dizlerime sararak camdan dışarıya baktım, donuk bakışlarla.
Kar yağıyordu...
Gözlerimi sıkıca kapatıp içimdeki yaranın kabuk bağlamasını istedim ama olmuyordu aksine yaram daha çok kanıyordu. Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırığa mani olamazken bana verdiği söz geldi aklıma. Kar yağdığında oynayacağımız kar topu sözü.. kar yağıyordu ama o yoktu, kar yağıyordu ve yine kimsesizdim.
Titreyen elimi uzatıp cama usulca dokunup ıslak kirpiklerimin arasından baktım yağan kara, bana verdiği sözü ben kendi ayaklarımla ezerek yok etmiştim.
"Seni çok özledim." Dudaklarımdan dökülüp kulağıma ilişen sesim bana bile yabancı gelmeye başlamıştı. Kendi sesimi unutmaya yüz tutmuştum adeta. Bir aydır konuştuğum kelime sayısı iki elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azdı.
Kapının yavaşça açıldığını duysam da başımı çevirip bakma gereği duymadım, gelen kişiyi biliyordum neticede.
Usul usul adımlarla yanıma gelip karşımda diz çökerek oturdu. Konuşup konuşmamak arasında gidip geliyordu belki de soracağı sorunun yine cevapsız kalmasından korkuyordu.
"Sare." Onu duymazlıktan gelip dolu dolu gözlerle dışarıya, yağan kara bakmaya devam ettim.
"Konuş hadi benimle yapma böyle." Ağlamaklı sesi kulaklarıma dolduğunda başımı hafifçe çevirecek ona baktım. Bir aydır bana destek olan, evinin kapılarını sonuna kadar açan, derdimi anlattığımda oturup benimle ağlayan naif yürekli kıza Elif'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHİR
General FictionMutlu musun.?" Diye konuştu titreyen sesiyle, Islak kirpiklerimle ona bakmaya devam ettim. "Mutlusun tabi sen bir tek benim yanımda mutlu olamadın." Beni öldürmek ister gibi söylediği kelimeler nefessiz kalmama neden oldu. Gözyaşlarım usul usul yana...