"Allah'ım, çok sıkıldım. Gerçekten dilsiz kişilerin kaçırması şart mıydı, sonuçta hayatta kaç kere kaçırılacağım ki! Mesela şöyle eğlenceli bir kankam olsaydı, hatta durun buldum! Ben size bizim Görkem ve Yusuf'un adresini vereyim, gidin onları da kaçırıp getirin. Benim birileriyle konuşmam gerek çünkü. Siz benimle konuşmuyorsunuz. Bu arada o simli arkadaşa ne oldu? Eğer geçmezse saçlarını ve yüzünü tuz ruhuyla yıkasın, bir şey kalmaz. Annem hep çıkmayan şeyleri onunla yıkar. Bu ipler de çok sıkı oldu ya. Biraz gevşetsek, hatta çözseniz beni? Vallahi kaçmam, bir kere götüm yemez benim. Bu arada sağdaki arkadaş, şu adam sana bakıp göz devirdi. Bence onunla bir dövüşün siz. Bak bak, kötü kötü de bakıyor. Tabii açık ettim seni. Dur, gelme tamam sustum!"
Korkuyla kurduğum cümleleri umursamadan üstüme yürüyen adam yutkunmama sebep oldu. Üstüme doğru geliyordu, panikle "Tamam gelme ya vallahi susacağım. Hem gelince ne yapacaksın, öldürecek misin? Aramızda bir bağ oluştu sanıyordum. Sonuçta yaklaşık üç saattir beni dinliyorsunuz. Oluşmadıysa bile öldürmeyin, değmem ben buna. Gerçekten bak." dedim tek nefeste. Sen git onca mafyanın arasında nefes almayı başar, iki herif gelip seni öldürsün. Ben bu ölümü kendime yakıştıramazdım bir kere, benim ölümüm afilli bir şey olmalıydı. Ayrıca bu Korel neredeydi anasını satayım, herife resmen resim çizmiştim sokaklarda. Eğer anlamazsa şu benim afilli ölüm hayali sadece hayal olurdu.
Bana doğru gelen adam önüme kadar ilerleyip tam tepemde durdu. Başımı kaldırıp ona bakmaya başladığımda "Sus artık, ne olur sus! Ağzını bantlayınca mırıltılarla şarkı söylüyorsun, açınca susmuyorsun! Bu da kulak, bu da kafa. Ne olursun sus!" dedi yalvaran bir tonda. Bu sözlerin üstüne gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp "Tamam." dedim yavaşça.
Gözleri kocaman açılırken "Gerçekten mi?" dedi neredeyse mutluluktan ağlayacak gibi. Dilimle dudağımı ıslatıp omuz silktim, "Madem bu kadar rahatsız oldunuz susarım. Ne kadar susmamı istersiniz?" diye sordum, ardından gözlerimi yüzlerinde gezdirerek "30 saniye yeter mi?" diye sordum masumca.
Kafasını geriye atıp inledi ve "Yeter artık. Kafamda senin sesin dönüyor, susmuyorsun!" dedi. Bununla birlikte kaşlarım çatılırken "Bence buna sevinmelisin. Herkes duyamaz benim sesimi, bir de sen kafanda duyuyormuşsun. Daha ne isteyeceksin? Ayrıca gören de çok konuşuyorum zanneder ya! Sadece aklıma gelenleri söylüyorum, beynim büyük benim ondan çok şey geliyor. Ne yapabilirim içimden mi konuşayım? Ya her şeyi içime attığım için Beşir gibi hasta olursam. Hasta olmamı mı istiyorsunuz? Aramızda gerçekten bir bağ var sanıyordum. Neyse, seni affetmem için ellerimi çöz, diğer arkadaş da yiyecek bir şeyler getirsin. Kurt gibi acıktım. Siz acıkmadınız mı ya?" dedim. Acıkmıştım.
Bir eli gömleğinin ilk iki düğmesini açarken başını yanındaki adama çevirip "Git yiyecek bir şeyler al, yerken susar en azından." dedi. Bu kırıcı ve kaba cümlesini umursamadan kocaman gülümsedim, sonunda mideme bir şeyler girecekti. Hayır kaçırılacağımı bilseydim kahvaltımı sıkı yapardım. Bir dahakine dışarı çıkacakken her türlü önlemi almayı aklıma yazdım. Aç aç kaçırılmanın keyfi de olmuyordu.
"İşte bu! Sen benim favori adamımsın, gerçi kafama vurdun ama ben seni affettim merak etme. Sahi siz beni neden kaçırdınız ya? Ben sizin ne işinize yararım ki?" Geldiğimden beri ilk defa aklıma düşen soruyla şaşkın şaşkın baktım ona. Tamam iyi güzel kaçırmışlardı ama neden? Ben beni kaçırmazdım mesela, ne bileyim o kadar uğraşa girmişim Korel'i kaçırırdım.
Aklıma kaçırıldığım anlar düştüğünde içten içe gülümsedim. Sırtıma silah tutan adamın Esat olduğunu ilk başta anlamasam da birkaç saniye baktığımda tanımıştım onu, hastanede sadece bir anlığına tanıştığım adamın beni kaçırması tuhaf olsa da hafızama güvenmiştim. Arkamdan geleceğini düşünmesem de arabaya gitmek yerine Korel'in beni bulması için bir ipucu bırakmıştım. Çok zorluydu açıkçası, Esat kelimesi yerine bambaşka bir kelime yazmış bile olabilirdim. Umarım anlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...