Page 6

92.7K 5.9K 3.3K
                                    

Alt dudağını ıslatıp "Pasif oğlanlar." dedi. Bir saniye süreyle baştan aşağı süzdü bedenimi, ardından "Tam da senin gibi." diyerek bitirdi cümlesini.

Gözlerim kocaman açılırken başım da öne eğilmişti. Bu belki de onun yanında verdiğim en rahat tepki olmuştu, zira adamın yanında nefes almaya dahi korkuyordum yoksa. Kurumuş dudaklarımı ayırıp "Nasıl yani?" diye sorarken sesim titremiş, düşündüğüm gibi olmaması için içten içe dua etmeye başlamıştım. Yüzüme bir göz atıp göz devirdi ve "Altına yat demiyorum, bilgi almak için yaklaşacaksın sadece." dedi sertçe.

Bu sözleri içime soğuk sular serperken kullandığı tabirin kabalığına yüzümü buruşturacaktım az daha. Yine de yanlış anlamasını istemeyip hiçbir tepki vermedim ve "Ben nasıl alacağım ki bilgi?" diye sordum saf saf. Koskoca adamlar alamamış, ben mi alacağım?

Bakışlarını yüzümden çekmezken "Kendin olsan yeter, o herif senin gibi çocukları sever. Nasıl derler, güzel?" dedi. Bana güzel demesine aldırmadım, çok kişi söylerdi bunu. Erkek olmam önemli değildi, güzel denmesi bir iltifattı bana göre. Lafların cinsiyeti mi olurdu yahu?

Boğazımı temizleyip "Ne zaman gideceğim yanına peki? Nasıl gideceğim? Ya adam kudurursa? Ya beni odaya atmaya çalışırsa? Ne diyerek alacağım bilgiyi? Ya anlarsa? Sizinle nasıl iletişime geçeceğim? Yanımda bıçak ve silah gibi şeyler olacak mı? Birbirimize havalı bakışlar atacak ve durum bildirecek miyiz? Siz ne kılığında geleceksiniz?" diyerek aklıma gelen ilk soruları sordum.

Aklıma gelen yeni sorularla ağzımı açtım ama karşımdaki adamın kaşları çatık bir şekilde bana baktığını gördüğümde geri kapattım. Gergince gülümsediğimde ağzının içinde bir şeyler mırıldandı, sanırım sabır çekti, ardından telefonunu eline alıp bir numarayı tuşladı. İlk çalışta açılan telefona "Odama gel Tuncer." dedi. Buz gibi tonu sadece bana değil herkese karşı aynıydı.

Acaba çok mu soru sormuştum? Bunun için öldürür müydü ki? Yok canım, şu an bana ihtiyacı var. Belki daha sonra. Belki yeni birisini bulmaya karar verdi? Yüzünü de gördüm adamın, izin vermez gitmeme de. Acaba bir arabanın önüne atlayıp daha sonra hafıza kaybı yaşamış numarası mı yapsam? Veya "Küçükken annem kafama çok vururdu, arada gidip geliyor aklım. Siz kimdiniz?" diye sorsam yer miydi?

Bir anda çalınan kapıyla irkilip arkama döndüm. Daha önce görmediğim bir adam bir bana bir de karşımdaki adama baktı. Adının Korel olduğunu öğrendiğim mafyaya benzeyen adam başıyla beni işaret edip "Anlat şuna detayları, beynimi yedi." dedi kabaca. Şu mu? Eşyaydım sanki anasını satayım, önüne gelen başıyla işaret edip "şu" diyordu.

Gelen adam beni süzüp kolumdan tutarak odadan çıkarttı. Ölmeyeceğimi anladığımda gelen rahatlıkla onu takip etmeye başladım. Kolumdan tutup sürüklemeye devam ederken "Sizin bu kol tutmayla zorunuz ne acaba? Sanki kötü çocuk saf kız hikâyelerinden birisindeyiz de istediğiniz yere sürüklüyorsunuz saf kızı! Saf kız ben oluyorum burada." dedim homurdanarak.

Bana yandan ters bir bakış atıp "Kes sesini yoksa ben keserim." dedi. Korkuyla onu takip etmeye devam ettim. Dilimi seviyordum.

Sonunda başka bir odaya girdiğimizde ben bu evin labirent gibi olduğunu düşünüyordum. Bir sürü oda, bir sürü yol ve koridor vardı. Buradan çıkıp çıkış kapısını dahi bulamazdım, o derece karışıktı. Yanımdaki adam siyah koltuklardan birisine oturup masadaki viski dolu bardağı eline aldı.

"Viski uzun süreli kullanımda ciltte bozukluğa ve karaciğer hastalıklarına sebep olur, biliyor muydunuz?" Dudaklarına doğru uzattığı bardağın üstünden bana baktı, ardından bir yudum aldı. Hadi ama, kime konuştum ben?

Birkaç yudum daha aldıktan sonra "Yararları zararından daha fazla." dedi. İrkilip ona baktığımda az önce dediğime cevap verdiğini anlamak birkaç saniyemi almıştı. "Zayıflatır, felç riskini azaltır, kalp hastalığa faydalıdır ve kanserle savaşır. Stresi azaltır, hafızayı güçlendirir."

Dediklerinin üstüne ağzım şokla açılırken "Oha! Bizi kandırmışlar, bunlardan hiç bahsetmediler bize!" dedim şaşkınca. Gözleri alaya bürünürken hafifçe gülmüştü. Ardından dudağını yalayıp karşısındaki koltuğu işaret ederek "Geç otur, anlatacağım ne yapacağını." dedi. Hızlıca gidip karşısına oturdum.

"İlk önce elindeki dosyayı ezberleyeceksin. En ufak bir detayı bile kaçırmayacaksın, yoksa bu senin sonun olur." Korkuyla oturduğum koltuğa sindim. "Zaten bildiğinden emin olmak için sorular soracağız sana. Herifle kaldığı otelde tanışacaksın, tek gecelik iş. Üç gün sonra hallolacak. Oraya gideceksin, adamla konuşmaya başlayacaksın ve yakın olacaksın. Ardından cebindeki kağıdı alıp getireceksin bize. Eğer iletişime geçme ihtiyacın olursa kulağına on saniye dokunacaksın, birisi geçecek seninle iletişime."

Kaşlarım kalkarken "Ya kağıt olmazsa cebinde?" diye sordum. "Her zaman olur." dedi net bir sesle. "Peki ya ishal olur da odadan çıkamazsa?" Kaşları çatılırken gözlerini kısıp ciddi ciddi düşündü. Ardından "Sanmıyorum ama eğer olursa haberimiz olur." dedi. "Benden hoşlanmazsa?" Bezgince bir nefes verip "Bunu belli eder o zaman." dedi.

"Sizden olduğumu anlarsa?" Korku içinde sorduğum soruyla geriye yaslandı ve "O zaman seni öldürür." dedi. Gözlerim kocaman olurken yüz ifadem onu güldürdü ve "O yüzden en iyi performansını sergile, çömez. Unutma üç gün." dedi alayla.

Ağzımdan sızlanır gibi bir nefes çıkarken "Ya mafya öldürecek, ya uyuşturucu tüccarı. Neden bana sunulan seçeneklerin sonunda düzgün bir ölüm yok ya?" diye homurdandım. Tam bu sırada kapı çalındı, karşımdaki adam kapıya doğru "Gel." dedi yüksekçe.

Kapı açıldığında gelenin beni buraya getiren adam olduğunu hatırladım. Direkt olarak karşımdaki adama bakarak "Korel abi işiniz bittiyse çocuğu götürmemi istedi abi." dedi. Bu koca adamların birilerine "abi" demesi çok komiğime gidiyordu.

Karşımdaki adam onu başıyla onayladı ve "Bitti." dedi. Bana doğru yürüyen siyah takım elbiseli adama doğru ellerimi kaldırıp "Ben yürürüm, tutmana gerek yok." dedim. Ayağa kalktığımda bana bir bakış atıp yürümeye başladı. Karşımdaki adama sırıtıp hızlıca peşinden ilerlemeye başladım.

Bir sürü koridordan geçip en sonunda dış kapıya ulaştığımızda ülkesine dönünce yeri öpen insanlar gibi kapıyı öpmek istemiştim. Yahu ev ev değil Dark dizisiydi sanki, bir yolu anladım zannedince bir başkası karıştırıyordu kafamı.

Kapıdaki adam bizi gördüğünde hızlıca kapıyı araladı. Dışarı adım attığımızda havayı içime birkaç defa çektim. Lakin önümden yürüyen adam beni beklemeyip yürümeye devam ettiğinde kaşlarımı çatıp hızlı adımlarımı sıraladım peşinden. Geldiğim gibi siyah bir arabaya bindiğimizde yine içerideki bir adam gözlerimi bağladı.

"Bu ne için ya?" diye sordum sonunda. Merak ediyordum. "Yolları görmemen için." dedi. Cevap almış olmanın rahatlığıyla geriye yaslandım ve kucağıma koyduğum dosyayı daha sıkı tuttum. Üç gün içerisinde her bilgiyi ezberleyecektim, bu işi bitirecek ve rahatça hayatıma devam edecektim.

Yani böyle umuyordum.

19.11.20 | Linda Lewis

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin