Page 26

85.3K 4.9K 5.8K
                                    

Tuncer'in Ağzından

Elimdeki dosyayı parmağımla kıvırırken diğer elim önümdeki kapıyı çalmak için havalandı. Tanıdık siyah kapıyı çaldıktan kısa süre sonra içeriden gelen onayla kapı kulpunu aşağı indirdim, adımlarımı ilerleterek büyük odaya girdim. Her zamanki gibi masasının başında oturan beden içeri girdiğimde gözlerini kısa bir an kaldırıp beni süzdü, ardından elindeki puroyu dudaklarına götürerek çenesiyle önündeki koltuklardan birisini işaret etti.

Beklemeden kapıyı ardımdan örttüm ve birkaç büyük adım atarak bedenimi siyah deri koltuğa bıraktım. Elimdeki dosyayı masaya doğru yavaşça fırlatırken "G8'i takip etmeye başlamışlar." diye açıkladım siyah kapağın altındakini. Korel abinin siyah gözleri kısa bir an yüzümü süzdükten sonra ifadesiz bir tavırla dosyayı araladı, içinde yazan ayrıntılı bilgileri kısaca okuyup havaya sert bir soluk bıraktı. Bir eli burnuna çıkarken kemiğini sıktı, "Ne sikime uğraşıyorlar bunlar bu kadar? Nasıl her sahte şirketimizi öğrenebilirler!" diye yüksek bir sesle konuştu. Bunun cevabı hakkında hiçbir fikrim olmadığı için sessiz kalmayı tercih ettim.

Birkaç saniye geçtikten sonra "G8'i de kaldırın sessizce." dedi. Aklına takılan şeyin G8 olmadığını biliyordum, kimin bu işi bu kadar didiklediğini merak ediyordu. G8 zaten bir kere kullanıldıktan sonra işe yaramazdı. Karapara aklama işi için her gün farklı bir şirket kurabilecek kadar paran olması lazımdı, zaten şirketi evraklarla kuruyorduk ve gerçekte öyle bir şirket olmuyordu. G8 sadece evrak üzerinde olan bir şirketti, bu sayede uyuşturucu parasını şirket hesabına geçirip yasal yollarla ülkeye sokuyorduk. Şimdi ise henüz A1'den K7'ye kadar açtığımız şirketler bir bir ifşa oluyordu.

Onu başımla bi sefer onayladığımda gözlerini tekrar elindeki dosyaya çevirdi ve göz gezdirmeye devam etti. Sessizlik içinde geçen birkaç dakikanın sonunda dosyayı sertçe masaya bastırıp siyah gömleğinin üçüncü düğmesini açtı. Çatık kaşlarını düzeltmeden "Bir hata olmalı." dedi. Bir elimin iki parmağını dudağıma yaslayıp "Senin yaptığın işte hata olmaz." dedim kendimden emin bir şekilde. Kendi hesabıma güvenmez onunkine güvenirdim, hata yapması bana göre imkânsızdı.

Bir eli masadaki viski bardağını alıp dudaklarına götürürken "Olmuş demek ki." dedi. Bardağın dibinde kalan sıvıyı tek seferde boğazından yuvarladıktan sonra bir parmağıyla dudaklarında kalan ıslaklığı sildi ve "O hatayı bulana kadar herkes dikkatli olsun." diye devam etti. Zaten bu sıra ekstra dikkatliydik ama dahasını istiyordu, bir yorum yapmadan başımla onayladım onu.

Aklımda olan tek fikri ortaya atarak "İshak abinin parmağı olabilir mi?" diye sordum. Tam da tahmin ettiğim gibi sorum noktalandığı an elindeki bardaktaki olan siyah hareleri hızla bana çıktı, sert bir bakış atıp "Cesaret edemez." dedi buz gibi bir sesle. Babasıyla pek iyi değildi araları ama bunu yapacağını ben de sanmıyordum, yine de ondan başkası aklıma gelmemişti.

Bunun üstüne bir şey demeyip sessiz kaldım ama kalkmak gibi bir hamlede de bulunmadım. Yeşil gözlerim kararsızca üstünde gezinirken bıkkın bir sesle "Söyle Tuncer." dedi. Beklediğim onayı aldığımda dilimle alt dudağımı ıslatıp "Yekta'yı soracaktım." dedim sadece. Evdeki muhabbeti duymamış olmasına imkân yoktu, herkes Yekta ve kendisi hakkında konuşuyordu. İlk duyduğumda alaya almış ve öyle bir şey olamayacağını söylemiştim ama muhabbet durmamıştı. Ben de birinci elden sormanın en mantıklısı olacağını düşünmüştüm.

Sorduğum soru sayılan iki kelimesinin ardından bana sert bir bakış atarak "Saçma sapan konuşuyorlar, öyle bir şey yok." diyeceğini düşünüyordum. Hatta buna emindim. Ama o bunun tam tersi olarak hafifçe gülümsedi, dudaklarını diliyle nemlendirip "Ne olmuş?" diye sordu. Korel abinin gülümsemesini ayda yılda bir görürdük, o da genelde görevlerdeydi ama şimdi tek bir soruyla gülümsemişti. Kaşlarım yaşadığım şaşkınlıkla biraz havalanırken "Evde bir muhabbet dönüyor ya, şu yenge muhabbeti." dedim beklemeden.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin