merhabalar! nasılsınız?
••
Yusuf'un Ağzından
"Yusuf! Görkem geldi!"
İçerden seslenen annemle başımı önümdeki kitabın kapağından kaldırdım. Vizeler yaklaşıyordu ve ben sadece bir ders kaçırmıştım. Sadece aptal bir ders kaçırmıştım ve çalışacak onlarca sayfa birikmişti. Günlerdir sayfalarca ezber yapmış olsam da hâlâ çeyreği bile bitmemişti konuların, bittikçe daha fazla ekleniyordu sanki. Bölümü kazanması zor, okuması daha zordu.
Uykusuzluktan acıyan gözlerimi kırpıştırıp ağrıyan başımı ellerim arasına aldım. Bu sırada odaya dalan Görkem'i "N'aber lan canını yediğim?" diyen coşkulu sesi takip etti. Yüzüm buruşurken dudaklarımı "Görkem sen niye her gün buradasın kardeşim, senin evin yok mu?" diye kıpırdattım. Annem artık benden çok onu oğlu gibi görüyordu çünkü onu benden çok görüyordu.
Görkem yayvanca sırıtıp önümdeki pek dokunmadığım bisküvilerden bir tane attı ağzına. Ardından masadaki notlara doğru eğilip dolu ağzıyla "Bunlar ne la? Sen ezberliyor musun bunları?" dedi şaşkınca. Ağrıyan başımı çok hareket ettirmemeye çalışarak sanki yeni bir canlı türü bulmuş gibi kitabıma bakan çocuğu onayladım ve "Hem de adım gibi." dedim. Prefesörler özellikle çok acımasızdı, en ufak bir hatada sınıfı geçme ihtimalin yok oluyordu. Bir de bunun üstüne ekstra bir bölüm sonu sınavı vardı. Vardı da vardı.
"Vayy be, sende de iyi zeka var he. Ben daha okuyamam bile bunları."
Sırıtarak söylediklerinin hemen üstüne annem kapısı açık olan odama damlayıp "Size meyve getirdim oğullarım, alın yiyin. Çay da ister misiniz?" dedi. Bir kızlara bir de yemeğe olan tutkusu asla eksilmeyen Görkem hevesle "Olur valla Ayşen abla, zahmet olmazsa." diye atıldı tabii. Bense masamın üstündeki dolu tabaklara eklenen yeni tabağa bakıp başımı iki yana salladım. Ders çalışırken bir şey yiyince konsantrasyonum bozuluyor desem de annem anlamamak için direniyor, her saat başı bir yiyecek getiriyordu. Yiyecek istemeyince de tüm sıcak içecekleri sıralıyordu önüme.
Annem sevecen bir gülümsemeyle "Ne zahmeti oğlum, duymamış olayım. Getiriyorum hemen." dediğinde başımı rahat koltuklu sandalyemin başına yasladım. Bu sırada bir anda içerden Rüya'nın ağlama sesi tüm evi inlettiğinde Görkem irkilerek yüzünü buruşturdu ve "Bu velet ne zaman ağlamayı bırakıp olgunca söyleyecek isteklerini? Bir buçuk yaşında oldu!" dedi sitemle.
Kaşlarım çatılırken "Sensin lan velet, düzgün konuş kardeşimle." diye çıkıştım. O göz devirip "Aman, laf söyletme." diye homurdandığında Rüya'nın sesi beyin sikiyor olsa da gözlerimi kapattım. Tabii ki laf söyletmeyecektim.
Birkaç saniye sonra annem elinde Rüya'yla odama gelip "Yusuf tutsana şunu biraz, yemek ocakta kaldı!" diye telaşla konuştuğunda ağrıyan başıma rağmen ayağa kalktım ve "'Şu' demesene kıza, boşuna mı ad koydunuz?" diye homurdandım. Aynı anda Rüya'yı kucağıma almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...