Page 55

46.4K 3.1K 2.3K
                                    

merhabalar, nasılsınız?

••

"Lan hayır, olur mu öyle şey? Çocukken nasıl hiç pet şişeyle futbol oynamadın?"

Meriç'in hayretle Selim'e sorduğu soruyla ben de merakla Selim'e baktım. Her çocuk en az bir kere pet şişeyle futbol oynamış sanıyordum ama Selim'in dediğine göre o hiç oynamamıştı. Gerçekten çok şaşırtıcıydı.

Selim rahatça omzunu silkip "Topum vardı benim." dedi. Ardından bana dönüp "Sen de mi oynadın Yekta ya?" dedi sanki tek kalmamak için yanına birini arıyormuş gibi. Sorduğu soruya sırıtıp "Ohoo, bana fırtına Yekta derlerdi. Ben var ya, geleceğin topçusuydum. Tabii sonra futbolcu olmak yerine okuyup diğer yeteneklerimi de geliştirmeye karar verdim ama benden iyi oynayan şehirde yoktu." dedim. Tabii biraz sallayarak söylemiştim, ben top bana doğru gelirken ondan kaçıyordum. Sanki beni kovalıyor gibi gözüküyordu çünkü.

Söylediklerimle herkesten bir gülüş çıkarken yanımda oturan Tuncer "Bu konuda hepimiz kalpten inanıyoruz sana." dedi alayla. Herkesin bulunduğu salon bir kez daha gülüş sesleriyle sallanırken kaşlarımı çatıp "Ya niye öyle ima yapıyorsun? Bak yeni gelen arkadaşlar var, beni kolpacı falan sanacaklar. Ne yapayım yani çok yetenekliysem?" dedim ve elimle tanışalı çok olmayan Ömer'i, Akif'i ve Sefer'i gösterdim.

Deniz sırıtarak oturduğu sandalyeden "Mazallah, ne demek kolpacı? Yekta öyle dürüsttür, öyle dürüsttür ki asla yalan söylemez... Özellikle de görevlerde." diye atıldığında herkesten bir gülme dalgası daha çıktı. Sercan Sayer olayından bahsettiğini anladığımda bir elim saçlarıma gitti, "Yani tamam abartmayalım, arada yalan söyleyebilirim de..." diye mırıldandım. Hayır şimdi o oku atmanın yeri miydi ya!

Bu sırada gözlerim çaktırmadan salonun başındaki koltukta oturan adama kaydı. Yalnız salon o kadar büyüktü ki koltuk çaprazımda olsa bile bana metrelerce uzaktı, bakarken otuz saniye geçmişti. Bizim evde bir odadan evin diğer ucuna bakmak on saniye alıyordu.

Sonunda gözlerim onu bulduğunda dirseklerinden birisini koltuğa yaslayıp elini dudaklarına yasladığını gördüm, bu perdeye rağmen dudaklarının hafifçe kıvrıldığı belli oluyordu ve siyah harelerin odağı direkt olarak bendim. Bu benim de dudaklarımda tutamadığım ufak bir gülümseme oluştururken önüme dönüp bana bir şeyler diyen Deniz'e baktım.

Hava kararmıştı ve tüm ev yaklaşık bir saattir salonda muhabbet ediyorduk, konudan konuya atlıyor ve bol bol gülüyorduk. Uzun süredir bu kadar eğlenmediğim için de yüzümden sırıtış eksik olmuyordu. Bir de ara sıra çaktırmadan baktığım adamı her baktığımda bana bakıyor olarak bulmak gülme isteğimi arttırıyordu.

"Abi sen ne diyorsun?"

Selim'in Korel'e yönelik sorusuyla herkes gibi ben de direkt olarak Korel'e baktım. Gündemdeki konu buradakiler ve bizim mahalle arasında maç yapılacak olmasıydı, eğer Korel'den onay gelirse yapılacaktı. Görkem ve Yusuf karşısında on bir tane dev adam görünce ne tepki verirlerdi bilmiyordum ama bence eğlenceli olurdu.

Bu soruyla yaptığımız boş muhabbetlere katılmayıp uzaktan izleyen Korel'in kaşları havalandı ve bana dönerek "Bana uyar da, yenilmesinler sonra." dedi bariz bir şekilde bana laf atarak. Bu iddia oturduğum koltukta hızlıca dikleşmeme sebep olurken gözlerimi ondan ayırmayıp "Kim yenecekmiş bizi? Bir kere ben varım takımda. Buradaki herkesi sahaya gömerim." dedim ve göğsümü kabarttım. Yani derin bir nefes alıp tuttum.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin