Page 64

30.4K 2.3K 1.6K
                                    

merhaba, nasılsınız?

araya uzuun bir zaman girmiş olsa da belki bölüm bekleyen üç beş kişi vardır diye oturup yazdığım bir bölüm oldu..

ben yekta'yı yazmayı özlemişim, umarım siz de okumayı özlemişsinizdir. başlamadan önce son 1-2 bölümü okumanızı tavsiye ederim bebeklerim, iyi okumalar 💜

••

"Lan Deniz, biraz sağa kaysana. Kıpkırmızı oldu çocuğun suratı."

Selim'in hiç de kibar olmayan uyarısından sonra yanımda oturan Deniz, sandalyesini biraz öne ve sağa çekerek yüzüme yüzüme vuran güneş ışığını engellediğinde "Oh be, dünya varmış! Birkaç saniye daha vursaydı yüzüme, yüzüm tavuk götü- aa Korel, buradayız!" diyerek bıkkınca başladığım konuşmayı heyecanla bitirdim.

Sol tarafımda oturan Tamer, karşımızda büyük koltuğa paşalar gibi yayılmış olan Selim'e hitaben "Lan Yekta'nın bugını bulduk galiba, Korel abiyi görünce sustu." diye sessizce fısıldadı. Tam ne dediğini anlamamıştım çünkü odağım, elinde soğuk bir suyla bize doğru gelen adamdaydı.

Sonunda bize iyice yaklaştığında Selim hemen oturduğu yerden kalktı ve üstünde her zamanki gömleklerinin aksine siyah, kaslarını belli eden bir tişört bulunan Korel'e yer verdi. Hem ben oturduğum o ayakta olduğu hem de uzun boyu sebebiyle bakmak için başımı geriye düşürdüğüm Korel, siyah gözlerini benimkilere çevirdi ve minik bir çene hareketiyle oturmadan önce yanına çağırdı. Bu sırada diğerleri de "Hoş geldin abi." dedi bir ağızdan, şaşkınlıkla ilk önce onlara bakıp "Ya ben yine kaçırdım bu söylenecek anı, siz nasıl tutturuyorsunuz!? Bence siz söylemiyorsunuz ama işaret veriyorsunuz birbirinize, bana neden vermiyorsunuz?" diye sitem ettim.

Bu cümlem üstüne sanki ciddi konuşmamışım gibi gülmeye başladıklarında kaşlarımı huysuzca çattım, neyse ki dudaklarını gülmemek için birbirine geçirmiş olan sevgilim boğazını temizledi ve eğlendiğini belli eden bir sesle "Yekta'ya da söyleyin bir dahakine, o da sizle söylesin." diye uyardı onları.

Kocaman gülümseyip oturduğum bez koltuktan ayağa kalktım ve birkaç adımda ben ayağa kalktığımda oturan bedenin yanına gittim. Selim oturduğunda çoğu kısmı boş kalan koltuk, Korel oturduğunda neredeyse dolmuştu. Umursamadan bacaklarını hafifçe aralık tutmuş adamın bir bacağına oturdum ve başımı göğsüne koydum. Tek eli anında belimi sarıp beni iyice yerime yerleştirirken otelin üst kattaki terasının hiç de kalabalık olmamasının avantajını yaşıyorduk, çünkü birisi laf ederse altı tane mafyanın elinden imkanı yoktu kurtulamazdı. Hadi Selim'den kurtuldu, Deniz'den kurtuldu, Tamer'den nasıl kurtulacaktı? Onları geçtim Korel? Beni saymıyordum, ben iyi bir mafyaydım.

"Neler yaptın bakalım bugün?"

Birkaç saattir işleri yüzünden ortada olmayan Korel'in, elindeki soğuk su şişesini yüzümün kızarmış yerlerine ve boynuma koyarken mırıldandığı soruya rahatlamış bir biçimde "İlk önce sabah kahvaltı ettik. Tamer'le beraber tabağımıza kahvaltılıklarla niloya yaptık, çok eğlenceliydi! Sonra hepimiz kahvaltının yanına süt içtik, Kemal abiyi anmak için. Aslında Miraç içmek istemedi ama ona gözlerimi kocaman açıp baktım, kabul etti. Sonra birlikte havuza girdik, onları yendim! Biraz önce başladım onlardan ama normal olan bu bence, baksana onların bir bacağı benim kadar. Kulaçlar eşit değil bir kere. Sahi, yüzme yarışmalarında boya göre sıralanılıyor mu? Bence etkisi vardır yani. Neyse işte ondan sonra sen oradasındır diye odaya çıktım ama değildin, biz de buraya çıktık. Güneş vurana kadar güzel bir yerdi ama hepimiz şemsiye getirmeye üşendiğimiz için üç ton koyulaştım burada. Resmen esmer olup saçını platin sarı yapan kadınlara döneceğim!" diye tek nefeste konuştum.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin