Bar bölümüne geri dönerken gerginlikten tırnaklarımı yememe az kalmıştı. Bizim planımızda ona yaklaşıp kağıdı almak vardı, oda ne ara nasıl çıkmıştı anlamamıştım bile. Başından beri bu işe canımı ve namusumu korumak için girmiştim, şimdiyse hiçbir suçu yokken herkesin üstüne bindiği uşağa dönmüştüm!
Adamın yanına döndüğümde sabırsızca beni beklediğini görüp alt dudağımı ısırdım. Geldiğimi gördüğünde sırıttı ve "Sonunda güzelim, çok beklettin beni." dedi. Beceriksizce gülümseyip "Heyecanlandırdın beni, ondan." dedim. Şuraya bak, gören de kırk yıllık flört ustası sanır.
Dediğim şey hoşuna gitmiş olacak ki daha fazla güldü, "Ben de alabilirim heyecanını." dedi. Derince yutkunduğum sırada elini belime atıp yürütmeye başladı ikimizi. Yan yana yürürken babam gibi gözüktüğüne emindim, hatta biraz zorlasak dede bile çıkartabilirdik.
Yüzümdeki sahte gülümsemeyle birlikte asansöre yöneldi. Anında itiraz ettim, asansörde de oynaşmaya çalışırdı bu adam. "Benim asansör fobim var, merdivenlerden çıksak?" Bir bana, bir de merdivenlere bakıp "Biraz uzun ama." dedi. Ona yavru köpek bakışları denen bakışımı attığımda yüzünde bir gülümseme oluştu ve "Tamam, çıkalım." dedi.
Çaktırmadan rahat bir nefes verip merdivenlere yöneldim. Çıkmaya başladık, ama oda kaçıncı kattaysa bir türlü bitmiyordu! Ben en son nefessiz kaldığım sırada bir an beyaz ışığı bile görür gibi olmuştum, hayır ne vardı en yukarı kattan oda alacak?
Kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atarken "İyi misin?" dedi bana bakıp. Tabii son nefesimi alıyor gibi nefesler aldığım için adam korkmuştu. Yalnız yaşlı diye yarı yolda gider sanmıştım fakat benden daha dayanıklı çıkmıştı adam.
"Heyecandan... Heyecandan nefes nefese kaldım." Dediğime ciddi ciddi inanıp güldü ve belimdeki elini sıkılaştırıp sonunda geldiğimiz katta yürütmeye başladı. Bir odanın önünde durduğumuzda cebinden kartını çıkartıp açtı kapıyı. İçeri girerken artık kaçamayacağımın bilincindeydim, bundan sonra ya işi halledip kurtulurdum ya da yakalanıp ölürdüm. İşi halledip ölme ihtimalim de vardı tabii.
Odaya girdiğimizde hâlâ nefesimi düzene sokamamış olmamdan dolayı "Sakin ol." dedi kulağıma doğru. Yahu ben burada canımın derdindeyim amca sen ne diyorsun?
Ona gülümsedim sadece ve yürümeye devam ettim. Beyazlarla döşenmiş geniş odanın içine yürüdükçe gerginliğim artıyordu. Odanın ortasındaki kocaman yatağa bakıp sertçe yutkundum ve başımı ona çevirdim. İki bardağa şarap dolduruyordu, alt dudağımı dişlerim arasına aldım. Bir şekilde bu adamın gitmesi ama kıyafetlerinin burada kalması gerekiyordu.
Doldurduğu bardaklardan birisini bana uzattığında elimle saçımı kaşıyıp "Şey, ben alkol kullanmıyorum." dedim utangaç bir tavırda. Yalan, vallahi yalan! Hep o alkol yüzünden geldim buralara!
Dediğime gülümsedi ve bana uzattığı kadehi şarap şişesinin yanına bıraktı. "Biz de seninkini başka türlü kullanırız." dedi göz kırparken. Midem ağzıma kadar gelirken büyükçe sırıttım. İçime derin nefesler çekerken kurumuş boğazım için su bile isteyemiyordum, bu adama güvenmiyordum. Her an üstüme atlayacakmış gibi geliyordu.
Şarabını yavaş yavaş içti, bu süre içinde tüm bedenimi defalarca süzdü. Gözlerindeki bakış her saniye koyulaşırken ben bu işten kurtulmak için yolları gözden geçiriyordum. Sonunda şarabı bittiğinde mümkünmüş gibi daha da gerildim.
Bana doğru bir adım atıp "Evet, içkim de bitti." dedi çarpık bir gülümseme eşliğinde. Dilimle kurumuş dudağımı ıslatıp "Aa olur mu hiç öyle şey, iç bir tane daha. Hatta istersen şişeyi bitir, beklerim ben." dedim hızlıca. Yeter ki beni içme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...