"Ve ufaklık, düşündüğünün aksine bu etki benim üstümde bile işe yarıyor."
Korel'in söylediği cümleden sonra ağzım şaşkınlıkla açıldı, gözlerim yaşadığım şokun etkisiyle büyüdü. Siyah hareler yüzümün her bir kısmını tararken ben birkaç saniye boyunca hiçbir tepki veremeden, öylece karşımdaki adama baktım. Çünkü ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Teşekkür mü etmeliydim, ona da aynı şekilde karşılık mı vermeliydim, inanmamazlık mı yapmalıydım yoksa her zamanki gibi dalgaya mı almalıydım? Daha önce asla Korel'den böyle bir cümle duyacağımı düşünmemiştim ve ben şu anda kendimi ayağa kalkıp maymun dansı bile yapabilecek kapasitede hissediyordum.
Ben bunları düşünürken bir anda arabadaki büyük sessizliği silah sesleri böldü. Düşüncelerime fazlasıyla dalmış olmamdan dolayı irkildiğimde Korel'in bakışlarına alay sıçradı, "Bunlarla korkar mıydın sen?" diye sordu. Cümlesiyle birlikte ortamdaki saçma ve gergin havanın dağılmasıyla sırıtıp "İrkilmeydi o, refleks. Yoksa ben elimde silahla aralarına bile koşarım." dedim tek elimi havaya kaldırarak. Tek kaşı havalanırken "Sonra da yedi canını birden kullanarak ölürsün." dedi, gözlerimi kısarak "Sekiz canım var." dedim.
Bu sözümle vurulduğum geceyi. tersine çevirdiğimizi anlayıp güldü. Gülerken dudaklarının aldığı muazzam şekil birkaç saniye içerisinde silinse de görmüştüm, benim gülünce ördeğe benzememe karşın o gayet hoş oluyordu. Zaten kötü adamlar hep çekici olurdu, belki de bir ara kötü birisi olmayı düşünmeliydim. Mesela annem bana kız bulmak istediğinde hiçbir şey demeden kapıyı çarpıp çıkabilirdim.
"Yedi veya sekiz, kaç tane olursa olsun biter." Söylediği cümleyle omuz silkip "Geçen gün o kadar da zor gözükmüyordu, bence sen abartıyorsun." dedim. Sadece birbirlerini vuruyorlardı ve diğerleri ölüyordu, basitti işte. Pekâlâ, ben gittiğim ilk gün vurulmuş olabilirdim ama benim uçan şeylere karşı bir şanssızlığım vardı. Mesela lisedeyken ne zaman halı sahaya girsem havadaki top beni bulurdu veya birisinin ayağından başka birisine atılmak üzere çıkan terlik ivme yaparak kafama isabet ederdi.
Bana yandan bir bakış atıp "Benim adamlarım en iyisi çünkü." dedi umursamazca. Hah, sanki ben hiç iyi değildim! Gözlerim kısılırken işaret parmağımla sanki görebilecekmişiz gibi silah sesleri gelen yönü işaret ettim, "Yalnız o en iyisi olan adamların değil ben koydum adamın cebine GPS cihazını." dedim. Hakkımı sonuna kadar savunmalıydım, ben ne bahaneler bulmuştum o cihazı oraya koyabilmek için be!
Bunun üzerine dilini alt dudağında yavaşça kaydırıp "Evet, etkilendim." dedi. Geçtiği dalgayla başımı önüme çevirdim ve silah seslerini dinlemeye başladım. Görmek de isterdim ama yanımda böyle bir gardiyan varken asla kaçamazdım. Ondan başka kim olsa kandırıp çıkabilirdim, zaten bunu bildiği için kendisi kalmıştı. Zeki herif.
Dakikalar boyunca kulağımıza silah sesleri geldi ve arabadaki rahatsız edici sessizliğin hâkimiyet kurmasını engelledi. Bence iyi de oluyordu, sessizliği sevmezdim. Hem sıkıcı hem de gergin bir hava oluşturuyordu çünkü ve ben bu ikisinden nefret ederdim.
"Saçlarını başka bir renge boyadın mı hiç?" Korel'in bir anda sorduğu soruyla gözlerimi kapıdan çekerek ona baktım. Aklıma ergenlikte yaptığım çeşit çeşit saç renkleri düştüğünde dudak büküp onayladım onu, denemediğim renk yok bile denebilirdi. Turuncu ve pembe yaptığım zaman annem evin içinde terlikle kovalamıştı beni ama bence kötü durmamıştı. En azından boyası akana kadar.
Tek kaşı havalanırken "Bir ara görürüm." dedi. Omuz silktim, kendi kendine bulacağını biliyordum ve büyük bir ifşam olmadığı için benim açımdan sorun yoktu. Neden bir anda bunu merak ettiğini bilmesem de her zamanki gibi umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...