Page 24

86.5K 5.6K 7.7K
                                    

Bu bölüme 1k yorum gelse aşırı güzel olmaz mıydı ama...

••

Gözlerimi ilk önce benim keyifli hâlimin aksine sinirden yüzü asılmış adama, ardından da neler olup bittiğini anlamayan Mesih ve Ahmet'e çevirerek şirince gülümsedim. Arabanın içinde elle tutulur bir gerginlik olsa da ben istediğimi almıştım, önemli olan da buydu. Tabii şoför koltuğunda oturan Korel'in arada bir attığı sert bakışları ve kaşlarını çatmaları da önemliydi sanırım ama her neyse.

Bakışlarım bu sefer arkada Mesih ve Ahmet'in arasında kalmış ikiliye kaydığında iyi olduklarına emin olup rahatladım. Aynadan onlara bir kere göz kırptığımda Ali abinin de yüzünde bir gülümseme oluştu, gözlerim hemen yanındaki Nazım abiye de çevrilmişti ki bu oyunu Korel'in yandan attığı sert bakış böldü. Oturduğum koltukta biraz küçüldüm. Bu adamda nasıl bir şey vardı bilmiyorum ama kötü bakmaya çalıştığı an beni öldürecek gibi hissediyordum, bunun sebebi güvensizlik değil korkuydu. Kendisi çok korkunçtu!

Aslında kötü bir şey de yapmamıştım. Çatışmanın ortasında Korel'le sarılıyorken -ki bu hâlâ bana şaşkınlık veriyordu- aklıma Ali ve Nazım abi gelmişti. Bir anda geri çekilerek onları da yanımıza almamız gerektiğini, onlara zarar gelmemesini söylemiştim. Tabii o kaşlarını anında çatarak onların beni kaçıran kişinin adamları olduğunu, iyi kişiler olmadıklarını, kendisinin ve dolaylı yoldan benim bile bir mafya olduğumu, bunun bir oyun olmadığını, arkadaşlarımı farklı ve düzgün kişilerden seçmem gerektiğini, mafyalığın ciddi olduğunu ve benim saçma arkadaşlık ilişkilerim gibi önemsiz bir şey yüzünden böyle bir şey yapmayacağını, onların her gün öldürdükleri adamlardan bir farkı olmadığını söylemişti. Ben ise omuz silkip o zaman benim de gelmeyeceğimi söylemiştim.

Vee sonuç olarak, kazanan Yekta!

Ne olursa olsun yakınlık kurduğum kişilerin orada canlarının yanmasını ve hatta öldürülmesini tabii ki göze alamazdım. Onların evdekilerden bir farkı yoktu gözümde, Korel'e göre düşman olsalar da onun kadar katı bakamıyordum olaya. Bunu polisiye filmlerine çevirirsek Korel kötü polis, ben ise iyi polis oluyordum sanırım.

Aşırı derecede gergin ve sessiz geçen bir yolculuğun ardından evin bahçesine girdik. Araba durduğu anda kemerimi çıkartıp kapıyı açtım ve arabadan çıktım. Soğuk hava anında bedenimi üşütürken kollarımı kendime sardım ve arka kapının açılmasını bekledim. Kısa süre içerisinde açılan kapıdan ilk önce Mesih, ardından Ali ve Nazım abi indi. Heyecanla "Gelin, size evi gezdireyim! Kocaman, ben de ne nerede bilmiyorum. Kaybolma ihtimalimiz de var yani, haberiniz olsun." diye atıldım. İkisinin de yüzlerine yerleşmiş o katı ve somurtkan ifade bu dediklerimle çatlayarak kendini bir gülümsemeye bıraktığında sırıtıp eve gitme amacıyla arkamı döndüm.

Ama tam bu sırada adımlarımı durduran bir ses çıktı, sahibi tabii ki Korel'di. Sert bir şekilde "Bekle bir." demesi üstüne yutkunup kaçamak bakışlarımı ona gönderdim, yüzü hâlâ soğuktu. Bu yüzden yine ters bakışlarının hedefi olacağımı düşünmüştüm ki o bana doğru birkaç adım yaklaşarak soğuk hava sebebiyle hafifçe titreyen bedenimi göğsüne doğru çekti. Hava durumuna inatla gövdesinden yayılan sıcaklık hoşuma giderken "Hasta olacaksın, yürü." diyerek arkamızda şaşkın bir şekilde bıraktığımız dört kişiden habersiz ikimizi de eve doğru yürütmeye başladı. Bir eli sırtımdan kendisine bastırırken diğer eli de bedenimi tamamen sarıp sarmalayarak soğuk havadan korumak istercesine diğerine destek olmuştu. Sert göğsü bugün ikinci kez yanağımın altında yerini alırken bu seferkinin sebebinin soğuk hava olduğunu bilsem de şaşırmama engel olamamıştım.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin