Merhabalar, nasılsınız?
Bir önceki bölümden çok uzun bir zaman geçtiği için size tavsiyem son 2-3 bölümü tekrar okumanız. Olayları hatırlamak açısından faydalı olur.
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar ❤
Yusuf'un Ağzından
Ağzıma kocaman bir cips daha sokarken çenemle televizyonu işaret ettim ve "Bak bu kadın yalan söylüyor ha, bir boklar çıkacak bunda." dedim uzman bir dedektif edasıyla. Yirmi bir yıllık Müge Anlı ve benzeri programlar tecrübeme dayanarak söylüyorum ki, her zaman en çok ağlayan kişi katil çıkardı.
Annem elinde ördüğü beyaz atkıya bulaştırmamak için parmak ucuyla aldığı cipsi ağzına koyup "Yok oğlum o adamı sevdim ben, yazık evi de kiraymış zaten." dedi hüzünle. Ona baygın bir bakış atarak "Yav anne sebebi de var işte, acıma şunlara katil besbelli." diye homurdandım. Evi kira olanlar cinayet işleyemez diye bir kural mı vardı sanki?
Bana gözlerini kısarak bakıp "Sen neden evdesin, ara Yekta'yı çıkın gezin de milletin günahını alma oturduğun yerde." dedi. Parmağımın ucuna tabaktaki cips kırıntılarını yapıştırıp ağzıma koyarken "Yekta benimle takılmıyor artık." diye mırıldandım. O kocaman evde mafya sevgilisiyle takılıyordu, ben evde annemle Müge Anlı izliyordum resmen. Bakın, adaletsizlik.
Kurduğum cümleyle gözleri parıldarken oturduğu yerde hızla dikleşti ve "Ay sevgili mi yaptı yoksa?" diye sordu hevesle.
Kırmızı alarm! Anne cephesine yanlış bir bilgi verildi!
Gözlerim hızla açılırken "Yok annem ne sevgilisi, Yekta'dan bahsediyoruz. Onun sevgilisi çizgi romanlar, sit-comlar ve yemekler." dedim hızlıca. Eğer Yekta bunu söylediğimi annesinden duyarsa bana çeşitli işkenceler yapardı, baş işkence aleti de dili olurdu. Saniyede yirmi beş kelime konuşabildiğini düşünürsek kesinlikle olurdu.
Canım annem bana birkaç saniye daha gözlerini kısarak bakarken bir anda Müge Anlı'nın bağıran sesine başka bir ses daha karıştı, zil sesi. Ben rahatça arkama yaslandığım sırada annem az önceki konuyu unutmuş bir şekilde salondan çıktı ve ardında kurtarıcımın olduğu kapıyı açmaya gitti. Derin bir nefes alıp verdim, Yekta'nın gazabından kurtulmuştum.
Tabakta kalan son kırıntıların kırıntılarını yalarken annem henüz gideli birkaç saniye olmasına rağmen bana seslendi. Muhtemelen Görkem'in geldiğini düşünerek ayaklanırken uyuşuk adımlarla salondan çıktım ve yandan annemin sırtının kapattığı kapıya doğru ilerledim.
Görüş açım düzleştiği anda annemin kısacık boyunun kapatamadığı dev gibi bedeni gördüm. Gözlerimin kocaman olmasıyla eş zamanlı olarak adımlarım da duraksadı. Dudaklarımdan yaratıcı bir küfür çıkarken beynim anında ikinci kırmızı alarmı vermeye başlamıştı. Bu adamın burada ne işi vardı amına koyayım?!
Kaşlarım çatık bir şekilde kollarımı göğsüme bağladığımda annem bakışlarını ondan çekip bana çevirdi. Gözlerinde gördüğüm bariz hayranlık gözlerimin kısılmasına sebep olurken hevesli bir sesle "Oğlum arkadaşın gelmiş, durmasana öyle kütük gibi. Maşallah, böyle dağ gibi arkadaşların olduğunu bilmiyordum." dedi. Kaşlarım daha da çatılırken annemin 'dağ gibi' arkadaşımın bir mafya olduğunu bilse ne tepki vereceğini düşündüm. Muhtemelen beni terlikle kovalayıp 1 ay evden çıkarmazdı.
Ters bakışlarımı kapıda dikilen Tuncer'e çevirdiğimde annemi hayran edecek nesi var diye üstten bir süzdüm.
Jilet gibi bir takım, boyalı ayakkabılar ve bakımlı bir yüz. Pekâlâ, benim bir parmağı delik çorabım ve diz yapmış eşofmanıma oranla daha lüks giyiniyor olabilirdi ama benim bir tarzım vardı. Kızlar artık böyle serseri giyimini seviyordu zaten. Öyle değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...