Page 22

74.2K 4.9K 5.9K
                                    

Korel'in Ağzından


Dudaklarım arasındaki purodan kısa bir nefes aldım ve başımı sandalyeme yaslayarak gözlerimi kapadım. Uzun süredir tek damla uyku girmemiş gözlerim bu hamlemle birlikte acıdığında dudaklarımı araladım, ağzımın içindeki dumanı havaya doğru usulca serbest bıraktım. Bir hareketle parmaklarım arasına sıkıştırdığım zehri küllüğe bastırdıktan sonra ağrı girmiş şakaklarımı ovalamaya başladım.

Son günlerde işler yoğundu. Polis bu sıra dikkatini üzerimize vermişti, her hareketimizi didik didik ediyordu. En ufak hatada büyük bir sonuçla karşılaşmamak için işin çoğuyla ben ilgileniyordum. Her gün her şeyi tekrar kontrol ediyor, bir seferlik de olsa çalışacağım adamları tek tek seçiyordum. Eskilerden kimseye bulaşmamaya özen gösteriyordum, temizlenmesi gereken birisi olduğunda bunu bile dikkatli yaptırtıyordum. Bunun dışında geceleri de iyi bir iş adamı izlenimi vermek için bazı davetlere veya açık arttırmalara katıldığım oluyordu.

Tüm bu yoğunluğun arasında bir de o vardı. Sanki işim başımdan aşkın değilmiş gibi bir anda aklıma geliyor, tüm düşüncelerimi kendine yöneltiyordu. Hem de hiçbir şey yapmadan. Sadece fazlasıyla saçmalıyor ve gülüyordu, tek yaptığı buydu. Bu iki hareket tüm gün aklımda tekrar tekrar oynuyordu.

Yekta'nın olayını hâlâ çözememiştim. Normalde sadece baktığım bir insanın sonraki hamlelerini direkt tahmin eden ben, ona baktığımda ne yapacağını kestiremiyordum. Dengesizdi, bir yaptığı diğerini tutmuyor, kafasına eseni söylüyor ve bunu yaparken bana neler yapıyor fark etmiyordu. Doğal tavırlarıyla konuşurken, hareket ederken veya gülerken benim gibi bir adamın bile içini sıcacık edebildiğini bilmiyordu.

Dalgasına söylediği "yekta etkisi"nin aslında ne denli gerçek olduğunu bilmiyordu.

Daha önce plansız hareket etmeyen ben, bu ufaklık karşısında ne yapacağımı bilmiyordum.

Derin bir nefes alıp bakışlarımı tavana çevirdim. Aklıma dün yakın dövüş çalışırken olan olay geldiğinde dudaklarımda milimlik bir gülümseme oluştu, panik olduğunda ya çok konuşuyor ya da doğru düzgün düşünemiyordu. Ben doğru düzgün düşünememesini tercih ederdim, çünkü ne kadar tatlı olsa da o dili bazen hiç istemediğim yerlerde devreye giriyor ve susmuyordu.

Bakışlarım siyah tavandayken telefonumun melodisini duydum. Kişisel telefonum olduğunu anlayıp bekletmeden elime aldım, ekranda gördüğüm isim kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. Hızlıca açıp kulağıma yasladığımda beklediğimin aksine Yekta'nın cıvıl cıvıl ses tonu dolmadı kulağıma, bir süre sessizce bekledikten sonra karşı taraftan içinde minik bir inleme çıktı ve hemen sonrasında telefonun kapandığını haber veren ses geldi.

Ellerim buz keserken hızla ayağa kalktım. Büyük ve sert adımlarla odamın kapısına doğru ilerlerken aynı anda Tuncer'in numarasına bastım. Kısa sürede açılan telefonla ben de benim odamdan çok uzak olmayan Yekta'nın odasına varmıştım. Kapıyı hızla açarken gördüğüm boş oda ağzımdan bir küfür çıkmasına sebep oldu. Telefona doğru "Herkesi topla. Herkesi salona topla Tuncer!" diye bağırırken koşar adımlarımı her zaman takıldığı mutfağa doğru ilerletmiştim bile.

Tuncer'e başka bir şey demeden telefonu kapatıp mutfağa girdim, boş olan mutfaktan geçerek balkona girdim. Bu sırada Yekta'nın numarasını da aramıştım ama telefonuna ulaşılmıyordu. Normalde günün çoğu saati Yekta'nın varlığıyla dolan büyük balkon şu anda bomboştu. Kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatılırken adımlarımı salona doğru ilerlettim, içimden sürekli kontrollü olmam gerektiğini kendime hatırlatıyordum.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin