"Şimdi bildiğimiz göreve mi gidiyoruz? Ajan gibi? Siz ne olacaksınız? Ne olacağınızı seçebiliyor musunuz? Ben hep garson olup milletin kahvesine tükürmek istemişimdir, çünkü bana tükürülüyor gibi geliyor ama ben biraz sakarım. Yine de hiçbir şekilde dikkat çekmemeye çalışırım. Aranızda görev devrediyor musunuz? Mesela 'Kanka benim bugün garson değil de gazete okuyan zengin ve yaşlı adam olasım geldi.' diyor musunuz? Ben zengin ve yaşlı adam da olmak isterim, yüzüm biraz genç kalıyor sanırım ama makyaj her şeyi halleder. Zengin hissederim en azından! Garip bir ten renginde giydiğim ceketimle bacak bacak üstüne atıp herkesin tiksindiği o kişi olmak istiyorum!"
Tamer ve Gökhan bana dehşete düşmüş bir yüz ifadesiyle bakarken ben onlara beklentiyle bakıyordum. Dün göreve gideceğimizi öğrendiğimde kendimi inanılmaz havalı hissetmiştim ama bu yerimi ve görevimi öğrenene kadardı. Resmen en saçma şeyi bana vermişti Korel, bakın duysanız siz de aynı şeyi söylerdiniz. Hayır ne olsaydı bir garson, bir sivil veya en azından Korel'in abisi olarak girseydim olaya! Tamam, sonuncusu pek inandırıcı olmazdı sanırım ama öncekiler olurdu.
"Karşınızda Yekta varken, neden böyle bakıyorsunuz diye sormayacağım." Arkamdan gelen alay dolu sesle gözlerimi kısıp bize doğru gelen Tuncer'e baktım. Yanımıza ulaştığında bir elini omzuma koyup "Korel abi hazır mısınız diye bakmaya gönderdi. Herkes görevini biliyor değil mi?" dedi az önceki alaylı sesine tezat ciddiyetle. Açıkçası şu an sinirli olmasa da Yusuf'un karşısındaki tavrı yüzünden ne zaman alaylı konuşmasa korkuyordum biraz. Tamamen farklı birisi gibi, veya da gerçek bir mafya gibi oluyordu. Evet evet, filmlerde gördüğüm gibi olanlardan!
Tamer ve Gökhan aynı anda baş sallayıp "Tamamız abi." dedi. Tuncer'in çimen yeşili gözleri bana döndüğünde ben de ona baktım. Birkaç saniye öylece bakıştıktan sonra başını iki yana salladı, ben de iki yana salladım. Tekrar 'ne var?' dercesine bir hareket yaptı, ben de onu tekrar ettim. Sanki ilk bakan bendim! İçinden bir sabır çekip "Ee?" diye sordu sabırsızca. Kaşlarım çatılırken "Eee?" dedim uzatarak.
En sonunda sinirle "Cevap versene Yekta, hazır mısın değil misin!" dedi. Sonunda derdini anlamış olmanın verdiği rahatlıkla "Öyle desene, geçmişsin karşıma annemin yaptığı sessiz uyarıları yapar gibi yüzünü oynatıp duruyorsun. Hazırım ben. Harika görevime(!)" diye hamurdandım. Bir hesap defteri bile olsam daha çok görevim olurdu, en azından bir şekilde dikkati üstüme toplardım. Bakın hesap defteri.
Görev sebebiyle gergin olduğu belli olan yüzü sözlerimle biraz gevşedi. Gözlerimi ondan çekip karşımdaki iki adama baktım, "Yahu siz de ne biçim mafya olmuşsunuz, her görevde böyle geriliyor musunuz? Altı üstü pislik bir uyuşturucu tüccarının elinden uyuşturucu çalıp ondan daha pislik olacağız. Hani gören benim yıllardır mafya olduğumu sanır, gevşeyin biraz." dedim. Sözlerimin noktalanmasıyla Tamer üçü de gülerken sonunda ortamdaki enerjinin biraz olsun pozitifleşmesiyle gülümsedim. Negatif enerji cildime zarar veriyordu.
Kısa bir süre boş boş konuştuktan sonra Tuncer artık gitmemiz gerektiğini söylemişti, dudak büküp ayaklandım. Kolunu omzuma atan Tamer ve hemen önümden giden iki adam eşliğinde evin kapısına doğru ilerledik. Kapıda gördüğüm birçok bedenin arasında Elmas ablayı gördüğümde gülümseyip ona el salladım. Soğuk yüzü beni gördüğünde çatlayıp kendisini bir gülümsemeye bıraktı, zarif ellerinden bir tanesini havaya kaldırıp el sallamama karşılık verdi. Kimse el salladığımda karşılık vermiyordu normalde. Mutlu olmuştum.
Yanlarına ulaştığımızda Tamer kolunu omzumdan çekmiş, Tuncer ve Gökhan da yanımda dimdik durmaya başlamıştı. Ben de arada duruyordum. Daha çok aşağıda da duruyor olabilirdim, hepsi benden fazlasıyla uzun ve yapılı olduğu için kendimi serçe parmak gibi hissetmiştim. Korel Tuncer'e baktı, Tuncer başını salladı. Tamer kapının kenarındaki bir adama tek kaşını kaldırdı, adam iki gözünü kırptı. Semih Gökhan'a gözlerini oynattı, Gökhan başını yavaşça eğdi. Sanırım burada sadece ben ağzımı açıp konuşabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...