Page 32

89.8K 4.9K 5.1K
                                    

+18❕

Yanağım Korel'in yumuşak dokulu gömleğine yaslıyken gömleğin dokusuna tezat şekilde sert olan omzunu hissediyordum, gözlerim kapalıydı ve aldığım her nefeste burnuma kokusu doluyordu. Kesinlikle sakinleşmek için ideal bir pozisyondu. Belimin çizgisini hafifçe okşayan eli dahil!

Bana çok uzun gelen bir süre boyunca aynı pozisyonda kaldık. Yavaş yavaş yaşadığım şoku atlatıyordum, her ne kadar o adamın parçalanmış kafasının görüntüsü gözümün önünden ayrılmamış olsa da daha iyiydim. Midemdeki bulantı geçmiş ve titremem durmuştu. Buna dayanarak biraz geri çekildim, Korel'in bedenine sarılırken bedenimi esir alan sıcaklığın aksine soğuk bir hava vurdu üstüme.

"Of, hava da buz gibiymiş!"

Kollarımı göğsüme birleştirip kendimi soğuktan korumaya çalıştığımda siyah hareleri ilk önce yüzümü, ardından bedenimi süzdü. Hasar arıyor gibi bakıyordu ama tamamen iyi olduğuma kanaat getirmiş olacak ki "Nasıl buraya geldin?" diye sordu sert bir sesle. Yutkundum. Pekâlâ, belki de titreme numarası yapsaydım daha mantıklı olabilirdi.

Bir elim saçlarıma çıkarken şirince sırıttım ve "Ayaklarımla. Yürüyebiliyorlar, koşabiliyorlar ve durabiliyorlar. Çok işlevliler gerçekten. Zaten sen de öyle demiştin değil mi, işlev önemli. Bu yüzden ayaklarımızın kıymetini bilmeli ve onları sevip saym-" diye başlamıştım ama sözlerim onun son derece sert bir sesle "Yekta!" diye uyarmasıyla kesildi. Hafif bir nefes verdim.

Sinirli olduğu katı yüz ifadesinden bile belliydi, hem de uzun süre sonra bana böyle sert bir tonda konuşmuştu. Sinirlenmişti. Ama ne olursa olsun Tamer'e bir şey olmasına izin vermeyecektim.

Düşününce sanırım biraz haklıydı. Kendimden başkasına hak vermek biraz zor olsa da haklıydı ama merak etmiştim işte! O gizemli bir tavırla görmemem gereken bir iş olduğunu söyledikten sonra nasıl olur da arabada bekleyebilirdim ki? Bu yaptığımın korku filmlerinde baş karakterin garip sesler gelen karanlık yere doğru gitmesi gibi olduğunu biliyordum ama ben meraklı birisiydim! Gerçi sanırım böyle olacağını bilseydim yine de gelirdim, çünkü dediğim gibi bilmek ve bizzat görmek ayrı şeylerdi.

Çatışma olduğu zamanlar da yerde yatan cansız bedenler görmüştüm ama sadece bakmıştım. Bu sefer ise daha birkaç saat önce kollarımda olan adamın birisini tereddütsüz şekilde başından vurduğuna şahit olmuştum, ne kadar onun bir mafya olduğunu bilsem de görmek tamamen farklıydı. Atıp tutmakla bir değildi.

Dudaklarımı ıslatıp bana sinirli bakan adamdan çektim gözlerimi. Birkaç saniye boyunca sessizce sanki kendini tutmak istiyor gibi sıktığı yumruğuna baktıktan sonra gözlerine çıkarttım tekrar bakışlarımı. Ona oranla ince kalan dudaklarımı hızlıca ıslatıp iki elimi omuzlarına yerleştirdim, parmak uçlarımda yükselerek dudaklarına uzandım. Dudaklarımın altındaki sıcaklık anında tüm bedenime yayılırken yutkundum. Dudaklarımı dudaklarına hafifçe dokundurduktan sonra geri çekilip tekrar yere tam ayak bastım.

Bu minicik öpücük sayesinde afalladığı belli olan bedene şirin bir gülümseme gönderip "Üzgünüm." dedim kısık bir sesle. İlk tanıştığımız gün kendi canım için özür dilemiştim, bugün Tamer'in canı için diliyordum. Özür dilemek benim için hiç sorun değildi valla, can kurtarmak için hep dileyebilirdim. Zaten iki kelimeydi, gereksiz gurura hiç gerek yoktu.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin