Kampüsten çıkmış eve doğru ilerlerken midem hâlâ üç toplu taşımaya binmenin etkisiyle bulanıyordu biraz. Gastronomi bölümünü kazanmış olmak güzel olsa da, resmen şehrin bir ucundaki okulu kazanmış olmak pek iyi değildi benim açımdan. Orada bir ev tutacak maddi durumumuz yoktu, bu yüzden her gün toplu taşımalarla iç içeydim. Bugün akşam dokuzda bitiyordu dersim, lakin eve gidene kadar gece yarısını bile geçiyordu.
Henüz mahalleye yaklaştığımı gösteren sokaklara yeni girmiştim ki telefonum çaldı. Elini cebime atıp en üst modellerden birisi olmayan telefonumu aldım. Ekranda 'Yusuf' yazısını gördüğümde sırıtıp cevapladım.
"Neredesin bebişim?" Yılışık kelimesine yüzümü buruşturup "Mahalleye doğru geliyorum." diye cevapladım. "Gelelim mi?" diye bağırdı arkadan Görkem. Bir göz daha devirdim.
İşin aslı şuydu ki, iki gün önce sarhoş olduğumuzda benim aradığım kişi onları fazlaca korkutmuş. Ben tam olarak hatırlamıyordum, sadece kurduğumuz cümlelerin bazısı vardı aklımda. Ama onlar daha az sarhoş olduğu için birçok şeyi hatırlıyordu ve söylediklerine göre aradığım kişi çok korkunç bir insandı. Yahu akıl var mantık var, hangi psikopat kendisini iki dakika işleten kişiyi bulurdu?
Sinirli bir soluk verip "Saçmalamayın abi, ne ödlek çıktınız siz de. On dakikaya oradayım zaten." dedim bezgin bir sesle. Geri zekâlılar, dün tüm gün peşimden ayrılmamış ve benimle konuşan herkesi dik dik süzmüşlerdi. Bir kere yoldan geçen bir adam adres sorduğunda "Orada cinayet işlemek için uygun bir depo yok." demişlerdi. Zavallı adam korkuyla cevabımı bile dinlemeden uzaklaşmıştı.
İkisi de bir an tereddütte kalmış gibi bekledi, ardından Yusuf'a göre biraz daha mantıklı düşünen Görkem "Tamam, dikkatli ol." deyip gelmeyeceklerinin garantisini verdi. Vedalaştıktan sonra telefonumu cebime soktum. Esen hava sebebiyle ellerimi de cebimden çıkartmayıp yürümeye devam ettim.
Henüz birkaç adım atmıştım ki, tam önümden bana doğru gelen bir araba gördüğümde biraz kenara çekildim. Gecenin siyahında siyah olması sebebiyle tam olarak gözükmeyen araba bizim mahalleye uymayacak şekilde lükstü.
Tüm yolu kapatmış olması sebebiyle kenarda geçmesini beklemeye devam ettim. Tam bu sırada tam tersi yönden, arkamdan bir araba sesi daha duydum. İrkilip arkamı döndüğümde aynı model arabayı görmek kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. İkisi de bana yeterli miktarda yaklaştıktan sonra durdular. Ortalarında kalmıştım, cadde dar olması sebebiyle pek boşluk yoktu kenarlarda da.
İki arabanın yolcu ve şoför kapıları aynı anda açıldı. İçlerinden simsiyah giyimli dört adam çıktı, dört bir yanımda yerlerini aldılar. Elleri arkasında bağlı, yüzleri gece yüzünden seçilemese de dikti. Ne oluyordu anasını satayım?
Birkaç saniye sonra önümde bulunan arabanın arka kapısı açıldığında oraya dikkat kesildim. İçimdeki his iyiye işaret olmadığını söylüyordu bunların, daha şimdiden büyük bir korkunun içimi esir aldığını hissediyordum.
Açılan kapıdan ilk önce yere bir ayak bastı. Şık ve boyalı ayakkabının ardından uzun bacaklar, ve ardından devasa bir beden çıktı. Ciddi söylüyorum, hayatım boyunca bu kadar heybetli birisi görmemiştim. Çok iri veya uzun olduğundan değil, yaydığı enerjiden geliyordu bu his. Güç yayıyordu etrafa, attığı her sert adımda âdeta 'Ben güçlüyüm!' diye bağırıyordu.
Hafiften titremeye başlayan vücudumu durdurmak için dişlerimi sıktım. Kendimi gerilim filminde gibi hissediyordum, kimse konuşmuyordu ve ne olduğunu bilmeyen tek kişi bendim. Aslında bana doğru gelen adamın kim olduğunu biliyordum, çünkü bu tüylerimi diken diken eden enerjiyi sadece bir kez hissetmiştim bundan önce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya [bxb] • Tamamlandı
RomanceKorel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında zaaflara yer vermezdi. Klasik bir mafya babası tanımına kesinlikle uyuyordu. Ta ki, bir gece yarısı...