Erasmus programı için Amerika'ya gelmiştin. Burada altı ay öğrenim görecek olmanın yanında ülkende olmayan, olup da pahalı olan ürünleri almak her zaman hayalin olmuştu. Fakat aldığın burs bir ayını zor geçirmene sebep oluyordu. Bir gün bunun farkına varan arkadaşlarından biri - adı Rachel- sınıftayken sana, teyzesinin pastanesi olduğunu ve orada, isterse, garson olarak çalışabileceğini söyledi. Üstelik maaşı da makuldü. O kadar mutlu olmuştun ki dişlerini göstererek sırıttın ve kabul ettin.
Rachel'in teyzesi Ximena seni oldukça hoş bir tavırla karşıladı. Henüz küçük bir işletme olduğu için sadece ikiniz duruyordunuz işletmenin başında. O, müşterilerle ilgileniyordu sen de onlara istekleri doğrultusunda hizmet ediyordun.Günler günleri kovaladı. Gün geldi Ximena rahatsızlandı ve evde kalması gerektiğini söyledi. Bütün işler senin üstündeydi şimdi. Okuldan çıkar çıkmaz hemen pastaneye gidip işinin başına geçiyordun. Sosyal hayatın neredeyse hiç kalmamıştı.
Tek başına işleri halletmeyi başarıyordun aslında. Pastanede yalnız çalışmanın dördüncü günüydü. Üzerinde hijyeni temsil eden bembeyaz bir mutfak önlüğü duruyordu pastanenin simgesi işlenmiş bir şekilde. Tatlı tezgahının arkasında oturmuş ders kitabını karıştırıyordun. Bu sırada kapının üstüne kadar sarkıtılmış deniz kabukları ve çanlar birbirine çarparak tiz bir sesin çıkmasına izin vermiş dikkatini dağıtmıştı. Bugün ki ilk müşterin olacaktı. Arkanda duran şekerleme dolaplarından herhangi bir bölmeye kitabını bıraktıktan sonra oturduğun taburenden kalkıp, müşteri memnuniyetini sağlamak zorunda olduğun gülüşünle,
"Merhaba." dedin.
Karşında duran adam misket koleksiyonunu hatırlamanı sağlayan yeşil gözleriyle sana bakıyordu. Söylediğini anlamadığını sanarak İngilizce bilip bilmediğini sordun. Fakat o seni duymamış gibi,
"Y/N." diyerek sana seslendi ve büyülenmiş gibi devam etti sözlerine. "Hiç değişmemişsin."
Kaşların çatıldı. Birine benzetildiğin ortadaydı.
"Crystal. İsmim bu. Sanırım beni biriyle karıştırdınız beyefendi."
Karşındaki adam güneşten sararmış saçlarına parmaklarını sürttükten ve alaycı bir tavırla güldükten sonra ellerini cebine atarak.
"Tabii. Sanırım sizi biriyle karıştırdım." dedi durum hiç yaşanmamış gibi "Ben de Tom, bu arada." dedi. Garip bir adam olduğunu düşündün.
"Siparişinizi alabilir miyim artık?"