Herkese merhaba, yeni bir hikaye tarzı deniyorum. Sanırım ben sevdiğim karakterlerle baba-kız gibi hayalleri çok seviyorum. Daha doğrusu büyük insanların çocuklarla olan şefkat ve dostluk dolu ilişkilerini seviyorum. Gerçeklikten çok uzak ve çok masum. Eğer başka karakterlerle isterseniz gelecektir. Ya da Tony Stark'la bölümler atabilirim bazen. (Arada) Hatta fanteziye de girebilirim. (Pedofilik, iğrenç, insan dışı hislerden bahsetmiyorum. Ergenlik dönemindeki bir kızın (15-16) ailesinden olmayan birine duyduğu aşırı yoğun hayranlık, aşk yanılgısından bahsediyorum veya büyük insanların saf ve masum çocuklarla yeniden hayata dönme, hayatı sevme, birbirlerine destek olma fikirlerinden.)
Beğenmeyi ve Yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar.
Ülkenin çok zengin ailelerinden birinde dünyaya geldin ve sekiz yaşına kadar her şey güzeldi. Viktroyan döneminde yapılmış büyük bir malikanede yaşıyordun. Bir ablan ve ağabeyin vardı. Seni çok seviyorlar ve sürekli sana hediyeler getiriyorlardı. Dadıların, öğretmenlerin, diğer önde gelen ailelerin çocukları... Hepsi seni çok seviyordu. Baban mafyaya karışınca işler kötüleşti. Yani hepiniz öyle sanıyordunuz. Halbuki baban bir mutanttı ve çocuklarında bu özellikler dominant genle taşınmadığı için dua ediyordu. Çocukları ergenlik dönemine girdiğinde normal semptomlar gösterdiğinden senin de öyle olacağını sanıyordu fakat düşüncesi çok yanlıştı.
Sonunda babana bir sürü tuzak kuruldu ve birine yakalandı. Herkesin amacı Y/S/N ailesinin tüm servetine el koymaktı ve bunun için büyük bir sebepleri vardı. Yaşadığınız ülkede kendilerinden farklı olanlardan yeterince nefret ediliyordu zaten. Babanın saygı değer bir iş adamı olması, mutant genlerinin önüne geçemedi maalesef ve sonunda tüm ailen katledildi okulla bir geziye gittiğin sırada. Geri döndüğünde ise ne ailen vardı ne de evin. Böylece seni devlete ait bir yetiştirme yurduna götürdüler. Böylece orada her gün zorbalığa maruz kaldın. Yetimhanedeki bakıcı kadınlar elbette seni tanıyorlardı. Senin daha sekiz buçuk yaşında olmana rağmen diğer kadınlardan çok daha aklı başında, zeki ve bilgili oluşun; onların vizyonsuz, cahil ve paçoz benliklerini sinirlendirmişti. İçlerinde en korkunç olanı Bayan Adley'di ve çocukları sana karşı kullanmak konusunda bir hayli manipülatifti. Bunun sebebi olarak da çocuklar sana saldırmaktan çekinmiyorlardı. Özellikle bahçeye oyun oynamak için çıktığınızda en ufak bir yanlışında sana vuruyorlar, elbiselerini çekiştirip yırtıyorlardı. Tek yaptığın, hıçkırıklara boğulmuş sesinle bunu neden yaptıklarını sormak oluyordu. Bu şekilde aylar geçti, bir kenara çekilip yalnız başına hayal kurmaktan başka bir şey yapmıyordun. O şekilde bile Bayan Adley yanına gelerek seni aşağılıyor ve psikolojik şiddete baş vuruyordu. Sen değersizsin, sen hastasın; senin yetim hanede değil, dediler hastanesine yatırılman gerekiyor... Aslında bunun en büyük sebebin, senin büyüyünce büyük bir sorun oluşturabileceğin düşüncesiydi. Zeki bir yaratığı kimse istemezdi yetimhanesinde. Bu yüzden aklın başına tamamen gelmeden önce sindirilmen gerektiğini düşünüyordu.
Bazen aileler sizleri ziyaret ediyor ve hediyeler getiriyorlardı. Tüm çocuklar, belki onları evlat edinirler hayaliyle fertlerin gözlerinin içine bakıyorlardı. Bayan Adley biliyordu ki, seni gören bir insan asla orada bırakmazdı. Yüzünden ışık, gözlerinden asalet, gülüşünden iyilik eksik olmuyordu. Bu yüzden aileler ziyarete geldiğinde asla odandan çıkmana izin verilmiyordu. Tüm bunlar olurken sen de pencerenin önünde, dizlerinin üzerine çöküp gökyüzünü parçalara bölen demir parmaklıkların arasından bakıp tanrıya dua ediyordun seni görmesi için. Sana bir melek gönderip bu hayattan çekip çıkarması için. Bu sırada gerçekten izleniyordun tanrının sana gönderdiği bir melek tarafından. Bu melek hüznünü, dualarını izliyor ve seni kurtarmak için can atıyordu. Senin koruyucun olduğunu düşünüyordu ölene kadar.