Arkadaşlar, bir sonraki bölüm Loki vs Lady Loki 2. bölümle karşınızda olacağım. Thor ve Loki'nin bilinmeyen bir kardeşi çıkacak orataya. ;)
Bu bölümü beklediğinizi biliyorum. Yorum yapıp beğenirseniz çok sevinirim. Tşk.
Civil war esintisi görülecektir.
Kelime sayısı: 4650~
1. Kısım: Masumiyet
Tony kadar sen de şaşkındın. Bucky ile yaşadığınız tüm günahlar artık Steve'in teninde hayat bulmuştu, hayalet olarak. Fakat bu mantıklı değildi. Sen bu durumu nasıl açıklayacağınızı düşünürken baban Tony de yapacağınız açıklamayı bekliyordu. Steve yalan söylemeye alışık değildi. Hikaye uydurmak için zaman kazanmalıydı. Sustu ve Tony'nin sormasını bekledi bu yüzden. Tony ise kaşları çatık bir şekilde ikinize bakıyordu.
"Bu neydi şimdi? Benimle dalga mı geçiyorsunuz siz?" sana baktı sonra ve kızının adını seslendi. "Y/N, bir şey söyle! Steve ne diyor?" Steve ikinizi de zor durumda bıraktı. Hala söze nasıl gireceğini düşünüyordu ve suçluluk duygusuyla gözlerini kapattı. Fakat Tony bu saçmalığa daha fazla dayanamadı ve öfkesi, zekasını bile aştı. Bir adım atıp Steve'in arkasında duran sana elini uzattı, kolundan tutup kendine çekti, birkaç defa sarstı.
"Söyle, Y/N! Kızım, susma, yalvarırım."
Steve seni bu utanç verici andan bir kez daha kurtararak yüzüne taktığı kibir maskesiyle,
"Hedef şaşırttık Tony. Nesini anlamıyorsun?"
Tony ani bir nefes verdi ve alayla baktı.
"Hedef şaşırtmak mı? Atış talimi mi yapıyoruz? Bu bir oyun filan mı?" işaret parmağınla şişmiş karnını gösterdi. "Y/N'nın rahminde torunum var Steve, bundan bir oyun gibi bahsedemezsin."
"Ama bu doğru Tony. Başından beri bendim. Kızınla, Y/N ile gizli bir aşk yaşayan bendim. Bucky, sadece bunu üzerine alan kişiydi."
"Peki neden?"
"Çünkü vereceğin tepkiyi biliyorduk."
"Suçlu ben miyim yani?"
"Burada suçlu filan yok. Ben Y/N'ya aşığım ve bir çocuğumuz olacak. Senin hoşuna gitse de gitmese de."
Tony'nin söyleyeceği bir şey kalmadı. Bucky için pek çok düşüncesi vardı. Onun çocuğunu doğuracak olman, ne olursa olsun fikrini değiştirmeyecekti. Fakat Steve Rogers?
Tony söyleyecek sözü olmadığı için sıradaki hamlenin gitmek olduğu kanaatine vardı ve Natasha ile birlikte oradan ayrıldılar. Siz de böylece Steve ile baş başa kaldınız ve yapacaklarınızın planlamasını hazırladınız.
***
Dokuz ay dolmuş, bebeğin dünyaya gelmişti. Hastane odasında -akşam- Steve ile kalıyordunuz. Steve, yatağında yatan yeğeni ile oynuyordu. Bebeğe elini uzatmış, parmaklarını tutması için ona yardım ediyordu, sen de onları izliyordun.
Steve'in bakışlarından bebeğinle, yeğen-amaca ilişkisinden çok daha öte bir bağ kurduğu belli oluyordu, özellikle de herkese babası olduğunu bahsettiğinden beri. İnsanın en saf, en temiz haliydi ve bu tatlı yaradılışın, mucizenin kendi elinde yoğrulacak olması çok gururlandırmıştı onu. Sen onların aralarında kurduğu bağı seyrederken kapı çaldı. İçeri giren kızıl saçlı bir hemşireydi. Emzirme vaktin gelmişti ve sütünün meme ucundan dışarı çıkabilmesi için sana yardım edecekti. Hemşire Steve'in önünde durdu. Bakışlarından bir şey beklediğini belliydi.
Steve, "Bir sorun mu var? İsterseniz çıkabilirim."
Hemşire güldü. "Evet, bir sorun var. Bebeği kucağınıza nasıl alacağınızı bilmiyorsunuz."