Finalden önceki son bölüm...
Bölüm Adı: Yabancı
Hayatın her zaman zor olmuştu. Ailen tarafından hep dışlanmış hor görülmüştün. Hayatında hiçbir erkek seni sevmemişti. Hiç dostun olmamış, etrafında bir sürü insan varken hep yalnız hissetmiştin. Fakat öyle bir dönemden geçiyordun ki, hayatına yayılan tüm sorunlar aniden sırtına yük olmuştu. En önce işten atıldın. Seneye üniversiteye gidecektin ve ailen bu parayı karşılayamayacaklarını önceden söylemişlerdi. Maddi durumunuz kötü olduğundan değildi tabii. Ailen evlerini yeniledikten sonra yurt dışı tatiline gitmek istiyorlardı. Elbette çok masraflı olacağından kendi çarene bakman gerektiğini söylediler. Bir şirkette stajyer olarak işe başlasan da sonunda seni çıkarttılar. Yalnızca birkaç ay çalışabilmiştin ve işten çıkarılma sebebin başka bir stajyerin torpilli olarak işe girecek olmasıydı. Ailenden saklamak zorunda kaldın. Daha bunu hazmedememişken birkaç gün sonra, dertleşmek, başını göğsüne yaslamak için evine gittiğin sevgilinin seni başka bir kızla aldattığını gördün. Üstelik bu kız senin düşmanındı. Birbirinizden haz etmiyordunuz gördüğünüz ilk günden beri. Tam bunu atlatmaya çalışıyordun ki bu sefer de ailen işten atıldığını öğrendi. Baban, zaten her zaman beceriksiz ve başarısız olduğunu söyleyip duruyordu. Annen ise bir yandan babanı sakinleştirmeye çalışıyor diğer yandan yaşadıkları tüm kötü olayların senin yüzünden meydana geldiğini iddia edip duruyordu. Sonunda dayanamadın ve telefonunu dahi almadan koşarak evden dışarı çıktın. Saat gecenin on biriydi. Koşarken nereye gittiğini dahi bilmiyordun. Aklında sadece yaşadıkların ve ailenin sana sarf ettiği sözler vardı. Sen de tüm olanlardan kendini suçluyordun. İyi bir evlat, iyi bir sevgili, iyi bir çalışan olsaydın bunların hiçbiri başına gelmeyecekti. Sen tam bir hayal kırıklığıydın. Tanrının yarattığı en gereksiz varlıktın.
Nasıl olduğunu bilmeden bir tepeye çıktın. Buraya hafta sonları piknik yapmak için geliyordunuz. Evinize yakın olsa da yürüyerek gitmek için senin psikolojinde olmak gerekirdi. Aksi halde dik yokuşların bitmediği bir yerdi.
Tüm şehir ayaklarının altındaydı. Karanlığın yorgan gibi örttüğü şehri süsleyen ışıklar elmas gibi görünüyordu. Ne kadar da keyifliydi, ne kadar sorunsuz görünüyordu her şey; senin hayatının aksine.
Tam kenarda duruyordun. Aşağı atladığında vücudun betonla sert bir şekilde buluşacak, önce boynun kırılarak felç kalacak ardından da can çekişerek ölecektin. Mükemmeldi! Sana yakışan bir ölüm olacaktı bu. Tüm hayatında yaşaman gereken acıları tek seferde yaşayıp gözlerini ölümün sessizliğine yumacaktın. Son kez derin derin nefes aldın. Ciğerlerini taze havanın çam kokusuyla doldurdun ve bir ayağını havaya kaldırarak atlamak için hazırlandın. Gözlerini kapattın ve ölüm korkusunun kalbini sarmasına izin vererek kaldırdığın ayağını tekrar yere basarak bedenini itmek için güç aldın. Havaya sıçradın ve acılı bir şekilde gözlerini kapatıp ölümünün düşündüğünden daha acısız olması için dua etmeye başladın. Tam aşağı doğru titreyen bedenin düşüyordu ki biri bileğinden kavradı ve asılı kaldın. Bedenin aniden toprağa hızlıca çarptı ve göğüs kafesinin acısı bağırmana sebep oldu. Yukarı baktığında bir adamın seni tutuyor olduğunu gördün. Tuttuğu kolu ise metalden yapılmaydı. Kim olduğunu çok iyi biliyordun. Onun bir terörist olduğunu düşünüyordun. Bu yüzden korkusuzca bağırdın.
- Ne yapıyorsun sen!
- Aynı soruyu ben de sana soracaktım. Hayat, bir tepenin kenarından atlayacak kadar ucuz değil. dedi ve seni havaya, göz hizasına kadar kaldırdı. Hala havada asılı bir şekilde duruyordun.
Kaşlarını çatıp bilmiş bir tavırla bağırdın.
- Ya! İnsanların 'pahalı' hayatları onları gelişmiş silahlarla öldürmeye mi layık? Bu işi çabuk bitirirseniz iyi olur bayım!