5. "Kavga"

1.8K 85 17
                                    

Karan'ın bakışlarıyla beni gösterdiği kızlar, başlarını sallayarak üstüme yürümeye başladılar. Dokuzu birden dalsa ne yapacağımı düşünürken aniden önümdeki sarışın bana yumruğunu salladı. Alaycı bir gülümsemeyle hemen yüzümün yanında elini avuç içime sıkıştırdım. Parmaklarımı bastırarak sıkıp başımı sağa, elimi de sola doğru eğdim. "Yumruk mu?" Dedim, gülerek.

Bana nefretle baktı ve diğer eli ile bu sefer de tokat atmaya çalıştı. İç çekip havalanan elini yarı yolda yakaladım. Dizimle karnına geçirip onu geriye attım. Diğer kızlardan bir kaçı yere düşeni tutarken ben de bu sırada anne ve babamın örmek için kavga ettiği saçlarımı topluyordum. Sıkı bir topuz yapıp bileğimdeki lastik toka ile iyice sabitledim.

Kızlardan ikisi, yerdekini umursamayıp bana doğru hızla geldiğinde, hafifçe gülümseyip bileğinden tuttum. Diğeri çaprazlama tekmesini savurduğunda, onun da ayak bileğini tuttum ve ilk kızın hırkasından çekerek ikisinin ayağı ile elini birbirine doladım. Ayağını savuran, dengesini sağlayamayıp düştüğünde, diğeri de peşi sıra yere kapaklanmıştı.

İç çekip bir elimi cebime yerleştirirken bu sefer üç kız gelişine vurmaya başladı. Aynı şekilde birinin hırkasını çekip diğerinin eline dolarken ve onlar bana boğuşma ile karşılık verdiklerinde, üçüncüsü de üstüme abanmıştı. Kısa bir an dengemi sağlayama çalıştığımda, bu sefer başka bir kız da yüzüme sert bir tokadı geçirmişti.

Derin bir nefes alıp parmaklarımı kütürdettim. Oyun oynamanın vakti dolmuştu sanırım. Bakışlarımı, bana tokat atan kızdan çekmezken o ise bir an tereddütlü bakmış ancak yanındakilere güvenmiş olmalı ki bakışlarına meydan okuma yerleştirmişti. Tek kaşım usulca havalanırken güldüm ve onu kolundan tuttuğum gibi kendime çekip arkasını çevirdim.

Diğerleri bize şokla bakarken ben kızın bileklerini sırtından ensesine ağır ağır götürüyordum. Bağırıp elimden kurtulmaya çalıştığında, beni yorcağını düşünüp ayağıma sertçe dizinin arkasına geçirdim. Anında diz çöktü. "Sen bana ne yaptın az önce?" Dedim, sesim sorudan ziyade sinir ve öfke emareleri hissedilirken.

Kız anında karşısında onlara bakıp yardım için bağırdığında, diğerleri de şoktan çıkmış gibi bana doğru gelmeye başlamıştı.

Durumu analiz edip önümde diz çöken kızın bel boşluğu ile sırtı arasındali bölgeye dizimi geçirdim. Anında çığlık atıp ağlamaya başladığında, umursamadan bana en yakın olan kızın omzundan tutarak sıktım ve bana atacağı yumruğu elimle engelleyip kolunu sıkarak ters çevirip onunda acıyla inlemesine belki de çığlık atmasına sebep olmuştum.

Sanırım kolu incinmişti. Umursamayıp bana tekme atan kızın bacağından tutup etrafımda bir tur çevirerek diğer kızların üstüne gelecek şekilde serbest bıraktım. Hepsi domino etkisi yaratırcasına yere düşerken diğerlerinin şaşkın bakışlarını üstümde hissediyordum.

Ben koskoca Kıdemli Üsteğmen Yavuz Korkmaz'ın kızıydım. Daha azını beklemek hata olurdu, elbet!

Erkeklerden, başta sırıtanlardan biri, bana doğru ilerleyip kolumdan tutacağı sırada izin vermeyerek geriye adımladım. Ardından da dizinin arkasına, havada bir tur dönerek sert bir tekme gönderdim. Anında tek dizinin üstüne çökmüş halde önümde dururken ona kısa bir bakış atıp hemen arkasında bize doğru gelen başka bir cıvık erkeğe, önümdeki çocuğun, kırdığım dizine basarak sol ayağımın bilek kısmıyla yüzüne sertçe vurdum.

Başıyla beraber yana savrulduğunda, önümdeki de bacak ağrısına dayanamayıp inleyerek düşmüştü. Kimse ki buna Ece ve Karan da dahil bir şey demiyordu. İç çekip topuz yaparken kullandığım tokayı çektim. Saçlarım anında dalgalanıp süzülürken bir yandan da tokayı bileğime geçiriyordum.

"Başka canı dayak isteyen yoksa..." Dedim, onlara bakarken uzatıp. Kimseden ses seda çıkmaması üzerine güldüm. Baya baya, gözlerinin içine bakıp alaycı tavrımı sonuna kadar kullanarak güldüm.

"Benim işlerim var." Dedim ve yüzleri fena halde bozulmuş olan gruptan bakışlarımı çevirdim. Konferans salonundan ayrılırken zilin çaldığını yeni fark etmiştim. Bir çok kişi kapının önünde dizilmişti ve aralarında Baran'ı gördüm. Bakışları beni bulduğu gibi telaşla yanıma geldi. Gözleri ile hasar tespiti yaparken elimde durdu ve bu sefer telaşa endişe eklendi.

Merakla baktığı noktaya bakarken kızaran bileğime baktığını fark ettim. Birinin bir taraflarına sürtünmüş olmalıydı. Umursamadan Baran'ın dikkatini kendime çekerek sınıfa gitmemiz gerektiğini söyledim.

Beni onaylayıp hızla yolu açmaları için öğrencilere döndü. Onların fazla meraklı bakışları arasından okul binasına ilerlerken arkamızdan söylenenleri duymamaya çalıştım. Çoğu benim yara bile almadan çıkmama şaşırırken diğer geriye kalanlar da bu duruma sinirlenmiş gibiydi.

Tuhaf bir okul, diye geçirdim içimden.

Nihayet sınıfa geldiğimizde, çantamda bulunan ıslak mendil ile elimi ve bileğimi sildim. Sonrasında da neden yanımda taşıdığımı bilmediğim kolonya spreyi ile bir kaç kez tahriş olan kısma sıktım. Bu yeterli olurdu muhtemelen. Zaten acısından zevk alıyordum, bildiğim. Mazoşist miyim neyim...

"Hasarsız çıkmana sevinsem mi... Başına onlar gibi bir belayı aldığın için üzülsem mi karar veremedim."

Baran'ın sözlerinin üstüne göz devirdim. "Senlik bir şey yok ki. Sen ne demeye üzülüyorsun?"

Başını inanmazca iki yana salladı. "Arkadaşınım çünkü, salak!"

Hakareti beni sinirlendirse bile duyduğum kavram ile şaşırmıştım. Arkadaş mı?

Gözlerim önüme dönüp masaya odaklanırken uzun, hatta çok uzun, süredir arkadaşımın olmadığı aklıma gelmişti. En son ilk okul ikinci sınıfta Ebru diye bir arkadaşım olmuştu ama taşındığımız için yine kaybetmiştim. Zaten bir önceki arkadaşlarımla da hep ayrılmıştım ve bu yüzden de bir daha arkadaş yapmamaya karar vermiştim. Vaktimin çoğunu, babam göreve çıktığında yalnız kalan annemle geçiriyordum.

Vay canına! Bir arkadaş, ha?

"Hey, duyuyor musun beni? Tamam, sana öyle demeliydim ama sen de yerinde durmuyorsun ki! Ne gerek var kavga etmeye? Dinlemiyor musun? Özür dilerim, kırıldın mı?"

Mahçup ve üzgün çıkan ses ile dudaklarımı birbirine bastırıp Baran'a döndüm. Uzun bir aradan sonra ilk kez arkadaşım oluyordu ve hamileliğini öğrenen kadınlar gibi duygusallaşmıştım.

"Üzgünüm, başka bir şey düşünüyordum. Hayır, kırılmadım ve evet; biraz nerede durması gerektiğini bilmeyen bir yapım var."

Bana dikkatle bakıp doğruyu söylediğime emin olunca ufak bir tebessüm oluşturdu yüzünde. "Ne oldu peki orada?"

Bu sırada açılan kapı ile içeri Karan ve erkeklerden bir kaç kişi girince derin bir nefes alıp tekrar Baran'a döndüm. Sesimi çok az kısarak olanları anlattım. Her dediğim, belki de ağzımdan çıkan her sözcük ile daha da büyüyen ve açılan ağzı ile tavşan gibi olmuştu. Gülerek ona bakarken o ise kaşlarını çattı. "Delirdin mi sen?! Ya sana bulaşırlarsa?"

İç çektim. "Çoktan bulaşmışlar gibi hissediyorum."

*******

Enam kitap okunuyor mu gı dkek

Soru sormak istiyorum ama cevaplamazsanız mal gibi kalırım o yüzden çok da şee yapmayacam

Görüşürük

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin