Yutkundum.
Bir kez daha.
Bir kez daha.
Bir kez-
Dur bir dakika, yutkunmuyorum ki ben?
Nefes al, ver.
Nefes al, ver.
Derin bir nefes daha alıp esmer ve sarışına baktım. "Kımıldamayın,"
Bana korku dolu bakışlar atıyorlardı. Haklılardı tabi. Ölebilirdiler.
"Sizi bu işe bulaştırdığım için özür dilerim."
Gözlerindeki korku, yerini az da olsa şefkate bırakırken iç çekip yavaş hareketlerle ayağı kalktım. Buraya gelen adamlar, beni gördükleri gibi yanıma gelmeye niyetleneceklerdi ki izin vermeden kendim yürüdüm. Buraya gelip ikiliyi görmelerini engellemeliydim.
Yanlarına adımladığım için yüzlerinde şühpe oluşurken ben de yüzlerini aklıma kazımakla meşguldüm. Yanlarına gelişimi fırsat bilip silahlarını gün yüzüne çıkardıklarında, aklım çok hızlı çalışıyordu. Ne yapacağımı tekrar tekrar gözden geçirip başımı kaldırdım.
Adam omzuma silahı tutup birkaç kez vurdu. "Düş önüme. Sana göstereceğim bizi bu kadar uğraştırmayı."
Kısa bir an sarı dişleri gözlerimi kanatsa da diğerlerine hızlı bir bakış attım. İkisi dikkatle etrafımıza bakıyor, yanımdaki iki genci arıyorlardı.
"Diğerleri nerede?" Dedi bir tanesi, biraz sinirli biraz da şüpheyle.
Soruyu sorduğu gibi başımı çevirip sokağın sonuna baktım. Ardından sanki bu hareketim istemsiz olmuş gibi beni tehdit eden adama döndüm. "Bilmiyorum." Dedim, kesin bir sesle.
Bana alaycı bir gülüş atıp diğerlerine döndü. "Sokağın sonuna gidip bakın. Buralarda bir yerdedirler."
Kaşlarım çok az çatılmıştı. Hâlâ yalancı tavrıma devam ederken konuştuğu ağız tuhaf gelmişti. Sanki Türkçe'yi sonradan öğrenmiş gibiydi. Üstelik diğer ikisinde bu durum yoktu.
Başka bir adam başını sallayarak onayladığında, karşımdaki de silahı anlıma doğrultup telefonunu çıkardı.
Gözlerimin önündeki bel tabancasına bakarken istemsizce göz devirmiştim. Güvenliği açık bile değildi.
"Hevo, arabayı getir."
Karşıdaki bir şeyler demiş olmalı ki onu onaylayıp telefonda bir kaç yere basıp yeniden cebine attı. Ben de bu sırada ne yapacağımı düşünüyordum. Eğer sokağın sonundaki adamlar buraya doğru gelirlerse, ikiliyi görebilirlerdi. Zira biz görmesek bile ufak bir baş eğimi ile kolaylıkla bulunabilecek bir konumdaydılar.
Karşımdaki adam gözlerini benden çekmezken işimi, en azından şu anlık, şansa bırakmak istemedim. Belki Hevo denilen adam sokağın sonunda değil de başından bizi çağıracaktı? Ne belliydi ki?
Bir kez yutkunup bir adım geri çekildim. Adam anında kaşlarını çattı. "Yerinden kımıldama."
Dikkat dağıtmalı ve kaçmalıydım. Kaçamazsam bile onların kaçmasını sağlamalıydım.
"Beni neden alıkoymak istiyorsunuz?"
Kaşları çatıldı ve dişlerini sıkarak ondan uzaklaştığım kadar yaklaştı. Silahın namlusuyla anlıma vurup öfkeyle cevap verdi. "Baban olacak şerefsize ders vermek için. Bu yüzden kes sesini, dur durduğun yerde!"
Çok sinirlenmiştim. Gerçekten çok! Bana istediği kadar hakaret veya küfür edebilirdi. Zerre bir tarafalarımda olmazdı ama iş aileme, babama gelince...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜSTEĞMENİN KIZI
Chick-Lit(Tamamlandı) Bu sefer kızımız pek masum değil. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° İçinde çok az gözükecek olan LGBT sahneleri vardır. Rahatsızlık duyacaklar okumasın. Bxg olsa da bxb'ye de düşüyorum.