İçeriden tekrar bir boğuşma sesi gelirken ne yapacağımı düşündüm. Elimde duran silahı kontrol ettiğimde, hiç kurşunu olmayışı ile sıkıntıyla nefesimi bıraktım. Etrafıma bakıp bir çözüm yolu bulmaya çalışacakken hatırladığım kutularla ayağı kalktım. Bedenim beni zorlarken adımlarımı ilerletip öncesinden gördüğüm kamyona ulaştım. Kolilere göz atıp içindeki silahları dışarı çıkardım. İçlerindeki şarjörleri çıkartıp dolu olduklarını anlayınca yaklaşık on beş tanesini çıkarttım.
Köşede bulduğum un torbası benzeyen şeyi koparmaya çalıştım. Sonrasında da bir cep yapar gibi boynumdan belime astım. İçine doldurduğum şarjör ve birkaç beylik tabancası ile ayağı kalktım. Normalde taşımam kolay olurdu ama kendimi bile zorla taşıdığım için biraz zorlanmıştım. Daha sonrasında alışırım umuduyla zorlanarak ayağı kalkıp ilerlemeye başladım. Adımlarımı sıklaştırıp geldiğim yöne ilerlediğimde, kimse yoktu. En son gördüğüm kapıya yaklaştığımda, birinin konuşmasını duydum. Birilerinin...
"Ya kız kapıyı açmazsa?"
"Bir saate kadar patlamazsa kendileri patlatacakmış."
"Zekiler ha!"
"Gidelim biz de, şimdi patlar falan."
"Hadi, o zaman."
Sıkıntılı bir soluk bırakıp etrafıma tekrar baktığımda, adım sesleri çoktan uzaklaşmıştı. Zaten kapının önünde konuşmamışlardı, yürümeye devam ederek sohbet etmişlerdi ve ben son kısımları zar zor duymuştum. Ortam gittikçe sessizleşirken yavaşça kapının kolunu çevirdim ancak açılmaması ile dişlerimi sıktım. Kahretsin! Şimdi nasıl çıkacaktım?!
Çevrede kapıyı açabileceğim bir materyal ararken gördüğüm ile yeniden beni zorla bağladıkları masaya ilerledim. Masanın yanındaki minik dolabı kurcaladığımda, ince uzun demirler, neşter ve benzeri bir çok tıbbi gereci fark etmiştim. Maymuncuk olarak işe yararlar mıydı acaba? Kendi kendime çıkarımlar yaparak elimdeki malzemeleri inceleyip başka şansımın olmadığına karar verdim. Sürem kısıtlıydı.
Hızlı adımlarla kapıya geldiğimde, önce kulağımı yaslayıp bir sesin gelmediğine emin olunca ince uzun demiri kapının anahtar kısmına yerleştirdim. Neşterle kilidi açmaya çalışıyordum ama bunun için fazla kalındı. Masaya gidip ince başka bir demiri bulduktan sonra yeniden kapıya döndüm. Birkaç dakikalık uğraşlar sonunda, nihayet kapı açılmıştı.
Sessiz olmaya çalışsam da üzerimdeki yükler canımı acıtıyordu. Dişlerimi sıkıp adamın kestiği bacağımı neredeyse sürükleyerek dışarı çıktım. Kimsenin olmadığını fark edince de hızlı olmaya çalışarak koridorda ilerlemeye başladım.
Muhtemelen elli dakika kalmıştı ve ben yolları bilmediğim için daha çok vakit kaybedecektim. Yine de, eğer o adamlar kapıya bir çeşit bomba yerleştirmişse demek ki başka bir çıkış daha vardı.
Sağ bacağım beni zorlarken dişlerimi sıktım. Alnımda biriken terleri koluma silip bulanık hâle gelen bakışlarımı düzletmek için gözlerimi sertçe kapatıp açtım. Başım dönüyordu ve kaybettiğim kanlar artık tesir etmeye başlamıştı. Kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkundum.
Her üç metrede bir olan ışıklar yüzünden karanlık koridorda ilerlerken karşıma çıkan yollarla yerimde kaldım. Sağa ve sola ayrılan koridorlara bakarken nereye gideceğimi düşünüyordum. Depodayken, kapı solumda kalıyordu. Aklımdan geçen düşüncelerle yutkunup silahın kabzasını daha da sıkarak hızla sırtımı duvara verdim. Yaptığım her ani hareket canımı acıtırken dişlerim sıkmaktan parçalanacaktı sanki.
Bir kez daha yutkunup silahı koridora doğrulttum. Her birkaç adımda bir arkama bakarak ilerlerken tedirginliğimi, korkumu kontrol etmekte zorlanıyordum. Üstüne üstlük başım dönüyordu ve her adımda bıçak saplanır gibi ağrıyan bacağım zerre yardımcı olmuyordu. Karnımda ve kollarımda aynı yaralardan olsa da bacağım daha kötü haldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜSTEĞMENİN KIZI
Literatura Feminina(Tamamlandı) Bu sefer kızımız pek masum değil. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° İçinde çok az gözükecek olan LGBT sahneleri vardır. Rahatsızlık duyacaklar okumasın. Bxg olsa da bxb'ye de düşüyorum.