16. "Ufak Bir Temas"

1.5K 67 19
                                    

Gözlerim bir kaç kez kapanıp açılırken ağzım açıldı ama ne diyeceğimi bilemediğim için tekrar kapanmıştı. "Ne?" Diyebildim en sonunda.

Bana yine uzunca bir süre bakıp en sonunda elini salladı. "Her neyse. Sanırım farkında değilsin."

Kaşlarım hızla çatılırken ayağı kalktım. "Biraz daha açık sözlü olur musun? Öyle bombayı atıp da kaçmak olmaz."

Meydan okur gibi konuştuğumda o da ayağı kalkmıştı. Bir iki saniye beni süzüp gülümseyerek bir adım yaklaştı. "Ona bakarken gözlerin parlıyor farkında mısın? Sürekli gülümseyerek konuşuyorsun. Bir an olsun gözlerini ondan ayırmıyorsun ki zaten başka kızlar yanınızda bir dakikadan fazla kalsın çok soğuk davranıyorsun. Onu kıskanıyorsun, Umay."

Gözlerimi kısıp bir kaç saniye durduktan sonra gülümsedim. "Hayır."

Alaylı bir ifadeyle bakarken ellerini iki yana açtı. "Maalesef. Maalesef doğru."

Derin bir nefesi içime çektim. Ona açıklama yapmak istemiyordum ki birazdan söyleyeceklerim de ona değil kendimeydi. Onun yüzünden, söyledikleri yüzünden içimde bir kuşku oluşmuştu ve cümleleri beni sarsmıştı. Ben Baran'dan hoşlanmıyordum. Yakışıklı, tatlı biri olabilirdi ama arkadaştan öte bir duygu hiç beslemedim.

Zaten söyleyeceklerim de bunu kendime kanıtlamak içindi.

"Ona bakarken gözlerim parıldar tabii. Çünkü eğleniyorum. Dikkat etmiş olsaydın, şu ana kadar da parıldadığını fark ederdin. Gülümseyerek konuşuyorum, doğru ama bu da ona özel değil. Arkadaşımla konuşurken neden somurtayım?"

Bana olan bakışları farklı bir hâl alırken pufa bedenimi atıp bakışlarımı oyun koluna dikerek konuşmaya devam ettim.

"Gözlerimi ondan ayırmıyor değilim. Başlarda sürekli başına bir iş gelirdi. Anlaşılan kendini hiç koruyamıyordu. Fark ettiysen son zamanlarda okulda onu kaybediyorum. Ders başlayana kadar birbirimizi görmüyoruz."

Yanıma oturup kollarını dizlerine yasladı. Son söylediği için de bir cevap bekliyordu ama ağzımı açmamam üzerine yaklaştı. "Peki, gelen kızları kıskanman?"

Göz devirdim. "Evet, onu kıskanıyorum." Omuzları çökerken bir kez daha göz devirerek devam ettim. "Ama ben Baran'ı değil, tek arkadaşımı kıskanıyorum. Sevgilisi olunca beni unutur diye istemiyorum. Onun arkadaşları olabilir ama benim yok. Olmadığında yalnız hissediyorum."

Çalınan kapı ile bakışlarım o tarafa giderken Karan hâlâ bana bakıyordu. "Efendim, anne ve babanız gitmek için sizi bekliyor." Başımı sallayarak teşekkür ettim.

Ayağı kalkıp Karan'a bakarken gözlerimin ta içine bakan gözleri ile bir an sarsılır gibi olmuştum. Bakışlardan anlam çıkarmayı pek yapamazdım ama Karan çok derin ve farklı bakıyordu. Derin bir nefes alıp iyi vakit geçirdiğim için teşekkür edecekken birden ayağı kalktı. Hizmetliye bir-iki dakikaya geleceğimizi söyledikten sonra kadın odadan ayrıldığında, bana döndü.

"Ne oldu?"

Kaşlarım çatılırken neden bunu yaptığını kast etmiştim ama o cevap vermeden ensesini kaşıdı. Başı yerde bir şeyler düşünürken boyum ondan kısa olduğu için yüzünü görebiliyordum. "Karan iyi misin?"

Kasılmış gibi gözüküyordu ve yüzü çok hafif kızarmıştı. Neyin buna sebep olduğunu bilmiyordum ama öyle bir haldeydi ki endişelenmemek elde değildi.

"Karan?" Dememe fırsat kalmadan birden bana doğru atıldı. Kolları havaya kalkmıştı ve gözleri çok az dolmuştu. Kendimi geriye istemsizce atıp tetikte durmam dışında bir sorun yoktu elbette. Tamam, bana sarılması da bir sorun olabilirdi ama sanki bu ortam için gerekli gibi gelmişti.

Dudaklarını birbirine bastırıp kollarını indirirken başını çevirmişti ve nedense üzüldüğünü hissediyordum. Kaşlarım gerilirken bir elimle kolumu okşadım. "Umay," Dese bile ona bakmamıştım ve pes edip kapıya yöneldiğinde bakışlarımı kendisine çevirdim.

Birkaç adımdan sonra sırtı bana dönükken dudaklarımı ısırdım ve bıraktığım gibi sanki içimden bir ses fısıldıyordu. Tuhaftı ama yapmak da istemiştim ve o benden henüz uzaklaşmamışken "Karan." Dedim.

Sesim içime mi kaçmıştı?! Yine de duyup arkasını dönerek göz göze gelmemizi sağladığından, yutkunarak kollarımı kaldırdım.

Gözlerinde şaşkınlık vardı, belki biraz mutluluk ve en çok da sevinç. Atılıp kollarını belime dolayıp hızla sarıldı. Başı omzumdaydı ve titrek aldığı nefes sırtımda bir ürpertiye sebep olmuştu. Yutkundum, havada asılı kalan kollarımı boynuna doladım. Sanki bu anı bekliyor gibi rahatlayarak bir nefes verip kıkırdadı. Birkaç dakika geçmişti ve hâlâ sarılıyorduk ve o biraz sonra belimdeki baskısını arttırıp etrafında döndürdü. Gözlerim açılırken hızla ondan ayrılmak istedim ama izin vermedi. "Bir dakika. Lütfen."

Elini veren kolunu kaptırıyor! Huysuz bir biçimde başımı sallarken yavaşça başını çekti, yüzlerimiz yakındı. Çok yakın! Uzaklaşmak için tekrar bir hamle yaptığımda, bir kez daha kıkırdadı. "Korkma, yemeyeceğim herhalde."

Göz devirdiğimde, birkaç saniye çatılan kaşlarıma bakmış, sonrasında da elini yavaş hareketlerle kaldırıp parmağıyla düzeltmişti. "Erken yaşlanacaksın."

Sinirim artık durdurulamaz haldeydi. Öfkeli bir solukla kendimi çektim ve onun pes edip ayrılmamıza vesile oldum. "Yeter."

Rahatsızca kurduğum kelime ile ensesini kaşıdı. "Üzgünüm, kendimi kaybettim."

Sözleri kafa karıştırıcı olabilirdi, tabii düşünürsem. Yavaşça başımı sallayıp odadan çıkmak için adım atarken beni tekrar durdurmuş, telefon numaramı istemişti. Ne yalan söyleyeyim onunla aynı odada daha fazla kalmak bana iyi gelmiyordu. Hızlıca telefonuna numaramı yazıp sonrasında da aceleci adımlarla aşağı indim.

Babam ve annem, aklıma kurduğum gibi ayakta beni beklemiyor, Haldun Bey ile keyifli bir sohbeti devam ettiriyorlardı. Hatta geldiğim için babamın üzüldüğüne yemin edebilirdim. Haldun Bey ile vedalaştıktan sonra ortama yeni gelen Karan ile de kısa bir tokalaşma göstermiş ve -Nihayet(!)- evden çıkabilmiştik.

Yol boyunca annem ve babamın, Haldun Bey ve oğlu, sözde çok uslu, Karan'a olan övgü dolu cümlelerini işitmiştim. Gına gelmişti, vallahi.

Eve gelip, ders çalışacağımı söyledikten sonra odama çıktım. Üstümdeki elbiseyi çıkarıp rahat pijama takımlarımdan birini giyerken bir yandan da söyleniyordum.

Neden sarılmasına izin vermiştim ki? Arkadaş bile değildik! Üstelik kendini kaybettiğini de söylemişti. Ne demek kaybetmek?! Onun bir sevgilisi yok muydu? Tamam, bir sarılmadan fazlası değildi ama kurduğu cümle yanlıştı.

Öyle miydi?

Ne bileyim be ben! Bir kez olsun doğru dürüst sevgiliyi geç arkadaşım bile olmamıştı. İnsanlar arasındaki ilişkiye pek vakıf değildim ama yanlış geliyordu.

Evet, Ece'yi pek sevmezdim. Ama kötü hissetmekten de kendimi alamıyordum. Beni sıkan bu hissiyatla ders bile çalışamazken sinirle kitabın kapağını kapattım. Elimi saçlarımdan geçirirken dudaklarım büzülmüştü. Kesinlikle çok abartıyor olmalıydım. Bunun başka bir açıklaması olamaz.

Birden bire odamda yankılanan ses ile iç çektim. Baran mesaj atmış olmalıydı. Telefonumu elime alıp ekran aydınlandığında kasıldım.

Karan: İyi geceler, Umay.

Sıkıntılı bir solukla aynı cümleyi ona yazıp gönderdikten sonra iki tık olunca hızla ekranı kapattım. Hatta yetinmeyerek güç tuşuna basılı tutarak ekranda soru göstergesinin çıkmasına sebep olmuştum. Üstte kayan bildirimden Karan'ın mesaj attığını fark edince telefonu kökten kapatıp yatağıma attım.

Ha siktir ya.

******

Laydies and Centelmen
Ödödldldllsld

Allam niye böyle oldu ya ben daha mutlu bir şeyler bekliyordum hüfff

Neysem hadi görüşürük 🖐️

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin