DURUM GÜNCELLEMESİ:
Ya oy verseniz ne güzel olur. Hani zorlamıyorum ama bu kadar okunmanın üstüne bu kadar oy... Yeni başlayan arkadaşlar; emin olun güzel bir kitap. Yorum da çok şee etmiyorum ama oy gerçekten okuduğunuzu, beğendiğinizi gösteriyor bana. Hım?
OY VER LAN
Arabadan inip çantamı sırtıma iyice yerleştirdikten sonra anneme döndüm. Neredeyse gözleri yaşaracak olmasına iç çekip eğilerek yanağına derin bir öpücük bıraktım. "Sanki ilk kez okul değiştiriyorum!"
Dediğime ayıplayan bir bakış atıp anında çemkirdi. Gülümsedim. Bu kadar uzun süre hüzünlü kalması bünyesine tersti zaten. "Sus kız! Bağırma bana!"
Bağırma deyip de bağırmasına gülüp bir kez daha yanağından öperek sırtımı dikleştirdim. "Gitmem gerekiyor, yoksa biliyorsun."
Göz devirip elini umarsızca salladı. "İyi iyi! Okul sonrası almamı ister misin?"
Modu anında değiştiği için normalde şaşırmam gerekirdi ama... Hadi! O benim annem. Aksini beklemek hata olurdu. "Hayır, yürümek istiyorum."
"Yolu bilmiyorsun?"
"Navigasyon denen yegâne uygulama?"
Göz devirdi bir kez daha. "Peki peki. Ver bir öpücük de dersine git."
Gülümseyerek bir kez daha eğildim ve başımı arabadan içeri sokup yanağına derin bir öpücük bıraktım. Belki biraz sulu suluydu ve bu yüzden okul binasına girene kadar annemin söylenmesini sağlamıştım.
Okul dört katlıydı ve anladığım kadarıyla da her kat bir sınıf düzeyini oluşturuyordu. En alt kat dokuzuncu, en üst de on ikinci sınıflar içindi. Araları siz doldurun artık. Derin bir nefes alıp yanımdan geçen dokuzuncu sınıf olduğunu tahmin ettiğim bir çocuğun omzuna dokundum. Anında bana baktığında da müdür yardımcısının odasını sormuştum. On bir ve on ikinci sınıflardan sorumlu olan, üçüncü kattaymış.
Teşekkür edip odasına gittiğimde, içeride bir kaç kişi vardı. Çıkmalarını bekleyip, henüz dersin başlamasına yirmi dakika olduğu için telaş etmeden kapının önündeki koltuklardan birine oturdum. Hiç de sınıfa geç gidip bütün gözlerin kendime çevrilmesini çekecek değildim. Özgüveni düşük insanlardan değildim ama kimse herkesin bakışlarının kendisinde olmasını istemezdi, değil mi?
Sonunda işleri biten grup çıktığında, hemen içeri girmiş, sınıfımı öğrenip bir de ders programını almıştım. Üstün körü kağıda bakış atıp tekrar teşekkür ettim ve bir üst kata çıkarak 12/A sınıfını buldum.
İçeri girdiğimde tek tük bir kaç kişi vardı ve yabancı olduğum için sanırım bakışları bana dönmüştü. Onları pek fazla umursamadan cam kenarında en arka sıraya geçtim. Birinin yerini almışsam, gelip söylerdi. Bu yüzden umursamayıp başımı sıraya koydum.
Sınıftakiler, bana şaşkınlıkla harmanlanmış tuhaf bir korkuyla bakarken istemsizce gülümsedim. Delilerin arasına düşmemiştim umarım.
Gözlerimi kapatıp aklıma dolan düşünceleri kabul ederken yine en başta babam vardı. İki aydır görevdeydi ve bize normal bitiş -en azından kendilerinin ayarladığı kadarıyla, süresinin bu kadar olacağını ama daha da uzayabileceğini söylemişti. Hep uzardı, daima. Yine de sağ salim döneceği sürece bir önemi yoktu.
Buraya taşınmamız, aslında bu görevle de alâkalıydı. Tehlike düzeyi, normalde katıldığı görevlerden daha yüksekti ve görev sırasında da taşımamız gerektiğini söylemişti. Pekâlâ... Açık konuşmak gerekirse hep Doğu ve Güneydoğu'daki şehirlerde kalmıştım. Daha önce Batı'ya transfer sağlamamış olsam da Annem, İstanbulluydu. Hani gerçekten İstanbullu. Böyle başka şehirden göç durumu yoktu. Babam ise Ordulu. Annem hep babama çektiğimi söylerdi. Tabii, başıma iç açtığımda. Yine de bu babamın Karadeniz erkeği, dolayısıyla benim de kanımın deli aktığını gösteriyordu.
Dudaklarım, babamı ve annemi düşünmemin etkisiyle kıvrılırken birden sert bir rüzgar hissettim ve anında başımı sıradan kaldırdım. Bir saniye geçmemişti ki 'Güm' diye bir ses çıktı. Biri benim başımı koyduğum masaya eliyle sert bir biçimde vurmuştu. Kaşlarım hızla çatılırken iyi ki başımı kaldırdım diyordum çünkü masa resmen havalanmıştı. "Benim sıramda oturuyorsun?"
Kendimi göz devirmemek için zor tuttum. İlk okul muydu burası da yer kavgası yapıyordu? Hayır, insan gibi dese kalkmayacaktım sanki. İç geçirip başımda dikilen fazlasıyla gelişmemişm organizmanın sırasını terk ettim. Çantamı da alıp öylesine bir bakış atarken orta sıranın en arka kısmına gözlerim kitlendi. Bir çocuk tek başına oturuyordu. Aslında demin bağıran kişi de tek başınaydı ama medeniyet seviyesini düşüren bir adet organizma olduğu için yan yana oturma fikrini derhal elemiştim.
Ufak adımlarla çocuğa yaklaşıp pamrağımın ucuyla omzuna dokundum. Sıraya koyduğu başını kaldırmadan tek gözünü açıp bana baktı. Komik gözüküyordu ama gülesim yoktu sanırım. "Yanın boşsa oturabilir miyim?'
"Boş değilse açarız, reis gel."
Pekâlâ bunu beklemiyordum. Sessiz bir gülüşe sol tarafında açtığı boşluğa oturup çantamı arkama bıraktım. Yine başını sıraya yasladıktan sonra kollarını başının altında birleştirdi. "Az önce niye bağırdı, Karan?"
"Karan?"
"Evet, hani cam kenarında en arkada oturan."
"Sırasına oturduğum için, sanırım."
Gülerek biraz daha yaklaştı. Kişisel sınırları aşmadığı sürece cıvıklığa göz yumabilirdim ve o aşmamaya yemin etmiş gibiydi. "Tuhaf biridir, kendileri. Alışırsın."
Alışamadan yine taşınacaktım muhtemelen ama bunu ona söylemedim. Sadece tebessüm edip başımı salladım. Umarım başıma bela açmazdı.
*******
KEŞKE DİĞER KİTAP BİTSEYDİ DERSİNİZ AMA EMAAAAAN
İçimden geldi yazdım valla hem bence güzel olacak. Olmalı. Allam olması için dua ediyom doru.
Ya yorum yapmasanız da olur zaten heyecandan cevap veremiyom ama oy atsanız ne güzel olur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜSTEĞMENİN KIZI
ChickLit(Tamamlandı) Bu sefer kızımız pek masum değil. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° İçinde çok az gözükecek olan LGBT sahneleri vardır. Rahatsızlık duyacaklar okumasın. Bxg olsa da bxb'ye de düşüyorum.