54. "Ne Yapacağım?"

397 39 0
                                    

Kirpiklerimin uçlarına kadar her milimimde acıdan kıvranırken bacağımda gezen soğuk metal titrek bir nefes almamı sağlamıştı. Adını hatırlayamadığım adam, iğrenç bir gülüşle bıçağın ucunu bastırarak gezdirmeye başladığında, ses çıkarmamak için dişlerimi sıktım.

Bıçak kanla kaplanırken acısına dayanamayıp başımı geriye attım. Canlı canlı kesiliyordum ve ne kadar acı verdiği, ufak tümcelerle anlatılır gibi değildi. Dişlerimi bastırmaktan daha fazla acı duyarken birden bıçağı çektiğinde yutkundum.

Yavaş adımlarla başucuma geldiğinde, gözlerimi kapattım. Ondan kesinlikle korkuyordum ve kollarımdan bacaklarıma, yanaklarımdan boynuma her yerim kesikler ve kanla kaplıydı. Acısı artık görünebilirdi, sanırım.

"Çok güzel değil mi?"

Küfretmek istedim ama ağzımı açacak halim yoktu. Değil ağız, nefes almak bile kaburgalarımda ağrımı arttırıyordu.

"Cevap vermeyecek misin?"

Bunu öğrenmiştim. Beş saattir buradaydım. En azından ben öyle sanıyorum. Ve eğer ona küfürle cevap verirsem, masadaki mumu yakıp boynuma döküyordu. Normal cevap verirsem, bıçağı derin bastırıyordu.

Cevap vermezsem...

Aniden saçlarımdan tutup masaya vurduğunda, gözlerimi açtım. Gülerek bakıyordu. Suratına tükürsem keşke. İt herif başımı öyle bir vurmuştu ki, acısını da geçtim kaç saatir bu haldeydim ve kanıyor olması bir yana iltihap kapmış olabilirdi.

Ağzımı açmadığımda bir kez daha vurup sonrasında savurarak bıraktı. "Dilini mi kestim? Niye konuşmuyorsun?"

Kaşlarım çok az çatılırken herhangi bir şeye dikkatimi vermeye çalışıyordum çünkü canım o kadar acıyordu ki gözlerim kayıyordu. Bunun yanında bir de başım dönüyor, yatıyor olmasam düşecek gibi hissediyorum.

Bir kez daha yutkunduğumda, güldü. "Kesmeli miyim? Hem konuşmaman için mantıklı bir sebebin olur."

Gözlerim açılırken konuşmak istedim ama o ben bir şey demeden başka bir bıçağı eline almıştı bile. Ona nefretle bakarken çırpınmaya çalıştım ama yaralarımın taze oluşu, kanların süzülmesi ile kendini belli ederken aniden duyduğum acı ile tısladım.

Benim çırpınışlarımı umursamadan çenemi kavradığında, dişlerimi sıkarak kapattım. O başımı sağa sola sallayarak ağzımı aralamaya çalıştığında, duyduğum heyecan ve dehşetle ne yapacağımı bilemedim. Ellerim ve ayaklarım zaten kelepçeliydi ve kıpırdamak yeterince zorken bütün uzuvlarım yaralarla kaplıydı.

Bu da yetmezmiş gibi bu şerefsiz beni tutuyordu. "Bırak lan beni!"

Konuştuğum için gözleri parıldasa da çenemi bırakmamıştı. "Demek konuşabiliyorsun, değil mi?"

Ne yapmalıyım bilmiyorum. Tek bildiğim, bu adam; manyak bir ruh hastası!

Tekrar cevap vermediğimde, kaşları çok az çatıldı. Parmaklarını bastırıp yanaklarımı dişlerime bastırdığında, acısıyla tısladım. Şerefsiz!

"Bana cevap vermeyeceksen boşuna bulundurma."

Aniden kirli, iğrenç parmaklarıyla dudaklarımı araladığında, bıçağı da dişlerimin arasına yerleştirmeyi planlıyordu. Direnmek istiyordum ama başımı hareket ettirmiyordum.

Bıçağı dişlerimin arasına yerleştirdiği sırada, birden gelen sesle soluna baktı. Kapı açılmıştı. İçeri giren kişiyi tanımıyordum ama bizi gördüğü gibi kocaman açılmış gözlerle bakmıştı. "Ağam!" Diye bağırdı, aniden. Sonrasında da bize koşmuş ve adamı üstümden almıştı.

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin