18. "Yeni Çalışma Arkadaşı"

1.2K 71 9
                                    

Rahatsızca adımlamaya devam ederken yanımda sırıtan Baran'a anlam veremiyordum. O neden bu kadar mutluydu ki?! Ona sinirli bir bakış atıp önüme döndüm.

"Kız! Niye asık suratlısın bakim?"

Kulağıma fısıldayarak söylediği cümle ile ona yandan bir bakış atıp bir şey demeden önüme döndüm. Karan'la konuşmamızı ve benim bir şey demeye fırsatım olmadan öğretmenin gelişini söylemiştim. Gerçi sırıtarak durmasının sebebi bu değildi.

"Neden arabaya binmedik?"

İşte tam da buydu!

Sıkıntıyla nefesimi bırakıp Karan'a cevap verecektim ki Baran atladı. "Çünkü çalışmadan önce biraz yürüyüş yapmak, vücudunu daha dinç hale getirir. Hemen yorulmanı engeller."

Karan başını sallayıp anladığını belirttiğinde, on dakika kadar yürümeye devam ettik. İşin aslı şuydu ki; babam ve Haldun Bey artık kankaydı! Allah'ım, o kadar uzak bir ihtimaldi ki bana. Ama gerçekleşmişti işte.

Babam, bir konuşmaları sırasında, Haldun Beye benim Baran'a kendini koruyabilmesi için ders verdiğimi, hatta Baran'ın bir kaç haftada çok iyi bir gelişme gösterdiğini söylemişti. Neden ya neden?!

Sonuç şu ki; Haldun Bey, Karan için de aynısını istemişti. Aslında dövüş- kavgadan ziyade ben ve Baran ile vakit geçirtmekmiş amacı. Böyle de bir kalıp bulmuş. Babama kesinlikle olmaz dememe rağmen işte buradaydık.

Baran, dalgınlığımı fark edince koluyla omuzuma bir darbe atıp göz kırptı. "Niye dalgınsın?"

Kaşlarımı çattığımda, anlamamış olduğumu fark edip dudaklarının arasında mırıldandı. "Normalde, değil sana vurmak, yaklaşamam bile. Az önce omzuna vurdum."

Göz devirdim. "Babam," Dedim, memnuniyetsizce. "Dün akşam, haberim yokken bana sarılmaya çalıştı... Gücüm ona yetmez elbette ama kızdı işte. Reflekslerimi kontrol altında tutacakmışım."

Gülerek başını salladı, önüne döndü. Üçümüz köşeyi döndükten sonra bir dakika kadar daha yürüyüp durduk. Cebimdeki anahtar ile bahçe kapısını açıp onları içeri davet ettim. Bugün babam işe gitmediği için beni, bizi izleyeceğini söylemişti. Tabii bundan ikisinin haberi yoktu ama hey, ne gerek vardı ki?

Bahçeye girdikten sonra ikisi birden daha önce Baran'a gösterdiğim odaya gittiler. Başımı kaldırıp ikinci kattaki terasta oturan ve kahvesinde bir yudum alırken beni izleyen babama baktım. "Fazla yüklenme."

Onay anlamında başımı salladım. İçeri girip odamda kıyafetlerimi değiştirdim. Üstümde, her zaman giydiğim siyah tayt ve geniş beyaz tişört vardı. Havalar soğusa da kolay kolay hasta olan biri değildim. Ayrıca soğuğu da severdim.

Bahçeye çıktığımda, ikisi yan yana sessizde duruyordu. "Öncesinde bir şeyler yemek ister misiniz?"

İkisi de başını iki yana sallayıp reddetti. "Peki, o zaman. Baran, iki gündür çalışmıyoruz. Seninle başlayalım. Sonrasında da Karan'ın seviyesine bakacağız."

Yine bir şey demeden başlarını salladılar. Baran, ellerini ovuşturarak yaklaştı. "Fazla gelme he. Baya oldu, çalışmayalı." Göz devirdim.

"İki gün sadece."

Sırıttı ve aniden yumruk yaptığı elini savurdu. Yüzüme gelmeden tutup dizinin arkasına bacağımı yasladığım gibi omzumu göğsüne vurarak düşmesini sağladım. "Dikkatsiz."

O da göz devirip ayağı kalktı. Ciddiyete kavuşmuş bakışlar atarken tetikte duruyordu. Bir adım atarken hızla etrafımda dönerek bacağımı savurdum ve ayağımla beline sert bir darbe indirdim. İnleyerek bir kaç adım geri gitti. "Az yavaş olsana! Paslandım diyorum."

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin