Dersin bittiğini belirten siz çaldığında, yanımdaki çocuk da ayaklanmıştı. Gözlerini bana çevirip, "Söylemeyi unuttum. Adım Baran."
Tokalaşma amaçlı uzattığı elini tutup sıktım. Bir saniye sonra da çekip küçük bir tebessümle karşılık verdim. "Umay."
"Peki, Umay Hanım. Burada boş boş oturacan mı yoksa yemek yiyecen mi?" Yaptığı ağızla sessizce gülüp ayağı kalktım. "Yolu göster." Samimiyetle kurduğum cümleye karşın eliyle çıkışı gösterdi. Beraber bahçeye çıktıktan sonra okulun arkasına ilerlediğimizde, burada da okulun yarısı kadar büyüklükte bir bina olduğunu fark ettim. Aslında iki taneydi ve Baran'ın söylediğine göre biri konferans salonuydu.
Yemekhaneye girdiğimizde, bir çok kişi çoktan sıraya girmişti. Geriye kalanlar da buldukları masalara kurulmuş, yemeklerini sohbetle devam ettiriyordu. İç çekip ben de bir tabak aldım. Baran da hemen arkamdayken bir süre bekledik. O sırada da aileden konu açılmıştı. Kendimle ilgili çok bilgi vermesem de onun üç kardeş olduğunu ve annesi ile babasının boşandığını öğrenmiştim. Babasıyla kalıyordu, diğer iki kız kardeşi de annesinde.
Sıranın bize gelişiyle tabldot tabağı uzattım. Tabağı geri alıp da etrafıma kısa bir bakış attım. En arka bölümde gördüğüm boş masa ile Baran'ın omzunu dürtüp ilerledim. "Gel hadi."
Bana "Dur." Dese bile umursamayıp ilerlemeye devam ettim ve masaya tabağı bırak sandalyeye oturdum. Hızlı adımlarla Baran yanıma geldi ve tek eli ile tabağı tutarken beni kolumdan tuttu. "Buraya oturamayız."
Kaşlarım sorguyla çatıldı. "Neden?"
Tedirgin bir bakışla etrafına bakıp yeniden bana döndü. O an fark ettim ki bir çok kişinin odağında biz vardık. "Karan'ın grubunun yeri. Burada oturmamızı istemez."
Evet, kesinlikle bir bad boy ile karşı karşıyaydım. "Gelene kadar otururuz. Başka yer yok, maalesef."
O da bir tur etrafına bakıp başını sallayarak karşıma geçti. Beklediğimden çabuk ikna olmuştu. Derin bir nefes alıp kendimi yemeğime verdim. Toplasan beş dakika sonra yemek biterken çöplerimi toparlayıp duvarın köşesindeki çöp kutusuna attım.
Baran, son bir kaç lokmayı yutup tabağı çöpe atmak için ayağı kalktığında, ben de geriye yaslanmış etrafı gözetliyordum. Bir saniye geçmemişti ki kapıdan giren grubu görünce Baran'a döndüm tekrar. Yanıma gelip arkası onlara gelecek şekilde otururken iç çektim ve yavaşça ayaklandım. Onlar bizi görmüştü ama bence şimdi gidersek bir sıkıntı olmazdı. Hafifçe öne eğilip Baran'a seslendim. "Gidelim, hadi."
Bana kısa bir an bakıp geriye yaslandı biraz daha. Haydaa! Demin bir tarafları tutuşan çocuğun şimdi yayık ayranı olası gelmişti, iyi mi!
"Karan mıdır nedir... Ona zimmetli masadayız." Dedim, hatırlatma amaçlı. Açık konuşmak gerekirse zerre umrumda değildi hangi masanın onu neresinde olduğu ama Baran'a bir şey olmasındı, gereksiz yere."
"Gelince kalkarız, dememiş miydin?"
"Tamam, işte. Kalkalım."
Gözleri, dediklerimi anlayınca büyüdü ve anında ayağı kalktı. İstemsiz tebessüm ederken ben de ayağı kalktım ve yan yana masadan ayrıldık. Kendimi göreve çıkan ajanlar gibi hissetmiştim. Belki de bir asker, ha...
İç çekip çıkışa adımlarken bileğime gelen ani baskıyla düşünmeye fırsat bulamayıp hızla diğer elimle beni tutan kişinin koluna tutunup ters çevirerek sırtına yasladım. Bir kaç saniyede, reflekslerim yüzünden gerçekleşen olayı sindirip, sonrasında da hızla kendimi geri çektim. Baran bir adım arkamdayken kolunu neredeyse kıracağım kişi de tam önümdeydi. Hatırladığım kadarıyla Karan'ın bulunduğu gruptaki kızlardan biriydi. "Pardon, istemsizce oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜSTEĞMENİN KIZI
Literatura Feminina(Tamamlandı) Bu sefer kızımız pek masum değil. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° İçinde çok az gözükecek olan LGBT sahneleri vardır. Rahatsızlık duyacaklar okumasın. Bxg olsa da bxb'ye de düşüyorum.