38. "Aga Ne Oluyo" Batu ve Baran 2

694 41 43
                                    

Baran

"Nereden bulacaksın?"

"Almamı sen istemedin mi? Bir şekilde bulacağım işte!"

Kızgın sesine karşı dudak büzüp başımı çevirdim. Bu harekete dayanamayıp bir saniye geçmeden anında dibimde bitti.

"Neden kızdın?"

Omuz silkip bir adım geriye, çevreyi inceleyen Emir'in yanına gittim. "Hey! Tavır mı yapıyorsun?"

Ona bakmadan Emir'in yanında durup anlattığını dinledim. "Burası Sur İçi? Evet, bu karşımızdaki de Dört Ayaklı Minare. Vay canına! Çok güzelmiş."

Hülyalı bir ifadeyle etrafına bakarken içindeki tarih öğrenme arzusu ile etraftaki çeşitli dükkanlara bakıyordu. Burası giriş miydi? Tam sağımızda bahsettiği minare vardı. Onun da sağında da cami. Camiydi değil mi? Bilemiyorum önemli birinin kabri de olabilir.

"Hey, Umay!"

Önümüzde, şu çiftlerin yaptığı yürüyüşü yapan çifte bakıp parmaklarımı birleştirerek sağa eğdiğim başımın altına koydum. "Yaa... En favori çiftim!"

Durup arkalarını dönerek bize baktılar. Emir'le ve Tunç'la beraber yanlarına gittik. "Bize çevreyi gezdireceğini söylemiştin ama sevgilinle fan fini fon yapıyorsun!"

Kısa -bir dakika kadar- dümdüz suratıma bakıp iç çekti. "Evet, ama zaten bizimle beraber dolaşmanız gerekirken arkadan geliyorsunuz."

Tunç sırıtarak konuştuğunda güldüm. "Fan fini fona bir şey dememen, doğru olduğunu mu kanıtlıyor?"

Ona sert bir bakış atıp -bu hareketi yapınca ben ve Karan düşüyorduk yani- bize baktı. "Pekâla... Hey, Batu nerede?"

Umay'ın kurduğu cümle ile bir anlığına etrafıma baksam bile anında önüme döndüm. Bana ne be? Hem o bana kızdı!

İstemsizce yüzümü asıp etrafıma baktım. Başına bir şey gelmese bari.

"Bilmiyorum, demin buradaydı."

Emir'in dediği ile iş biraz olsun ciddiye binince herkes çevresine bakmaya başladı. Ne abarttılar! Dağ gibi adam, yer yarılıp da içine almadı ya. Gerçi Batu bu, bok da çıkabilir.

Tunç birden bağırdığında, herkes ona sinirle baktı. Ben bakmadım tabii. Çünkü neden olmasın?

Çevrede bize dönen birkaç göz, yeniden işlerine dönünce Umay'ın kot ceketinin ucunu çekiştirdi. Küçük çocuklar gibiydi, cidden. "Şuradaki dükkanda, bakın."

Parmağının ucuyla gösterdiği tarafa döndüğümüzde, bir çeşit şeker dükkanı gibi yer fark ettim. Aslında kapısında, şu tahin yapıcı makinelerden de vardı ve... Vay canına! Öğütme kısmında kocaman mavi bir ayı vardı. Galiba çocuklar korkmasın diyeydi?

Kapısına asılı sucuklara bakarken canım da çekmişti ama daha Batu'yu alacaktık.

Büyük cam vitrine bakarken sergilenen çeşit çeşit tatlı, kuruyemiş ve şekerlerin beni cezbetmesine engel olarak arkada vücudunun üst kısmı gözüken Batu'ya baktım. Gülümseyerek biriyle konuşuyordu.

Kaşlarım çatılırken karşısındaki kişi tezgahtan ayrıldığında, bizim yaşlarımızda belki biraz daha büyük bir kız olduğunu fark ettim. Ama Batu da bizden büyük gözüküyordu ki!

Ellerim ceplerime giderken işin uzayacağını fark edip Umay'a döndüm. Yine her zamanki soğuk bakışları ile etrafı inceliyordu. "Batu gelince şu ilerideki sokaktan gireriz. Buradan, Sur'un sokaklarına giriyorum, bazen. Eğlenceli ama kaybolmak kolay o yüzden çok etrafa dağılmayın."

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin