4. "Toplanma"

1.8K 86 8
                                    

Başımı ağır ağır Baran'a çevirdim. Yüzünde şok bir ifade olsa bile Ece'nin niçin burada olduğunu biliyordu. Bu yüzden hızla ifadesini değiştirip bana döndü. "Sıçtık."

Tek kaşım havalandı. "Biz değil ben."

Bana göz devirip omuz silkti. Tabii bu sırada Ece denilen kız da gözlerini sınıfta dolaştırıyordu. Ondan korktuğum söylenemezdi ama başıma iş açmak istemiyordum ki müdürün babamın arkadaşı olması da ancak kendisine karşı mahçup olabileceğim ihtimalini doğuruyordu.

Bir saniye sonra hem Baran konuşmuş hem de Ece beni gördüğü gibi yanıma gelmek için adımlarını sıralamıştı. "Sınavda kopya verene kadar canın canımdır."

Göz devirip başımda dikilen Ece'ye baktım. Sinirli gözüküyordu ama ateş olsa cürmüm kadar yer yakardı, dedikleri gibiydi. Sınıftaki herkes -cidden herkes, buraya bakıyordu ve bu gerilmemi sağlıyordu.

"Benimle gel." Dişlerinin arasından tıslar gibi konuştuğunda derin bir nefes aldım. Beş yaşındaki veletten şekerini çaldım da ona sinirleniyordu sanki. Onaylarcasına başımı sallayıp Baran'a gelmemesini söyledim. Bu kızla baş edemeyecek kadar da güçsüz değildim.

Herhangi bir durumda yanıma geleceğini söylemişti. Dün zaten numarasını verdiği için onu onaylamıştım ama pek umursadığım söylenemezdi.

"Gidelim bakalım." Dedim, Ece'ye yolu gösterirken. Bana öfkeli bir bakış atıp yumruklarını sıkarak önden ilerlemeye başladı.

Okulun en sevmediğim kısmı, kızlarda etek zorunluluğuydu. Zerre haz duymazdım çünkü rahat hareket edemiyordum, bu rezil şeyi giydiğimde.

İç çekip mini okul eteğinden gayet memnun duran önümdeki kızı takip ettim. Okul binasından ayrıldığımızda, kolumdaki saate baktım kısa bir an. Dersin bitişine neredeyse yarım saat vardı ve iki ders arası zil olduğu için bolca vaktimiz olacaktı.

Ece, konferans salonunun olduğu binaya ilerleyince tekrar gerilsem de umursamamaya çalışarak adımları atmaya devam ettim. Nihayet bir kaç basamağı da çıkıp kapının önüne geldiğimizde, demir kapıya bir kaç kez parmaklarının eklem yeriyle vurdu.

Kapı, sanki bu an bekleniyormuş gibi açılırken, Ece bana dönüp hızla koluma abanmaya çalıştı ama reflekslerim hızlıydı. Anında kolumu çektiğimde o da ileri sendelemişti. Üstten bakışlarıma maruz kalırken öfkesini iliklerime kadar hissediyordum ama tepki vermem gereken bir şey değildi.

"Gir içeri!" Kelimeleri bastırarak konuşmasına göz devirip hâlâ hırkamın cebinde duran ellerimi çıkarmadan içeri girdim. Dışarıdaki aydınlığa alışan gözlerim, kısa bir an kararsa da görüşüm netleşmişti.

Pekâlâ... İşte bunu beklemediğim aşikârdı.

Karşımda en az on beş kişi vardı. Sekizi kızdı, geriye kalanlar da erkekti ve çok net hatırlıyorum; bunlar o yemekhanedeki gruptu.

Arkamdaki kapı kapandığında, bize kapıyı açtığını düşündüğüm kız da karşımdaki koltuklardan birine oturdu. Ece, yere sert basan adımları ile sevgilisi yani Karan'ın yanına gitti. Kendisi, telefonu ile ilgileniyordu. Bir saniye kadar sonra başında duran bedeni fark edip ona döndü.

Yüzü anında bir gülüş ile kaplanırken hâlâ neden burada olduğumu anlayamamıştım. Tamam, şu web site olayı yüzünden olmalıydı ama bu kadar kişi gerekli miydi?

Ece, Karan'ın kulağına bir kaç cümle fısıldadı ve Karan'ın bakışları ortada, herkesin odağındaki bana döndü. Gruptaki bir çok kişi meraklıydı ama bazı kızlar nefret, bazı erkekler de bariz bir beğeniyle bakıyordu. İkisi için de erken değil miydi? Yoksa burada zaman hızlı mı akıyordu? Geleli iki gün olmamıştı ama nedense herkes benim üstüme yürüyor gibi hissediyordum.

"Siteye o cümleyi yazan sen miydin?"

Umarsızca omuz silktim. Avuç içim kaşınıyordu ama ben bela almak istemiyorum, diyorum size!

"Hayır, web sitenin varlığından bile yeni haberim oldu."

Ne yalan söyleyeyim; şimdiye kadar sadece bir kez özel okula gitmiştim ve bu ikincisiydi. Elbette eski okullarımın da web siteleri vardı ancak hiç kullanmamıştım ve anladığım, en azında Baran'ın anlattığı kadarıyla, bu sadece okuldaki duyuru ve benzeri olayları yaymak için değildi. Baya öğrenciler kaynaşıyor, isteyen grup kuruyor ve özel sohbetler başlatıyordu. Güya ben de yerel sohbette ikisi hakkında bunları demiştim. Yahu yapmasını bile bilmiyordum ki!

Karan bana düşünceyle bakarken bir kaç kişi tereddütlüydü. İnanıp bir an önce işin bitmesini bekleyenler de vardı ve Ece onları hüsrana uğrattı.

"Neden o zaman nicki Umay Korkmaz'dı?'

Bir kez daha omuz silktim. "Ben değildim, yazan. Anlamak mı istemiyor musun?"

Kimse tabii ki böyle bir çıkış beklemiyordu. Ah, ne şaşırtıcı(!)

Sinirli bir tavırla kurduğum cümleye karşın toplasan iki adım uzağımdaki Ece hızla bana yaklaştı. Hareketlerimi kısıtlamak için insan üstü bir çaba sarf ettim ve o benim neredeyse belime gelen saçlarımı eline doladığında, ellerimi ceketimden çıkartmadım.

Gerçekten zorlanmıştım. Gerçekten!

Öfke saçan gözlerle beni süzdü ve yüksek sesle konuştu. "Yok! Ben dayanamıyorum!" Sonrasında yüzüme geçirdiği eli başım çok az sola döndü. Kendime hakim olup ona döndüm.

Ece'nin arkasındaki grup benden atak beklerken öylece ona baktım. Benden o da bir tepki bekliyordu ve karşılık almadığına, zaferle sırıttı. Neyin zaferiyse...

Eline doladığı saçlarımdan tutup geriye çekmeye çalıştı ama izin vermeden dümdüz ona baktım. Önceden dediğim gibi; makarna kolları ile iki kilo bir şeydi bu kız. Attığı tokat hızlı olduğu için çok az yanağımı yaksa da çok çok daha fazlasına tahammül edebilirdim.

Gücü yetmediği için bana bakarken zaten kısa olan boyu ile bana diklenmeye çalışıyordu. Hafiften sinir barındıran bakışlarımı grubun üstünde dolaştırdım. Kızların hepsi, sırıtıyordu. Erkeklerin bir çoğu da aynı halde olsa da Karan ve üç kişi dümdüz bakıyordu. Ne hissettiklerini bilmiyordum ve işime yarayan bir bilgi olmadığı için de önümde, hâlâ beni dövdüğünü sanan Ece'ye çevirdim.

Saçlarımı çekmeye çalışıyordu halen. Göz devirdim ve ağır hareketler ile bileğini kavrayıp sıkarak çektim. Yavaş olmaya ekstra özen gösteriyordum yoksa arkasındakiler cümbür cemaat gelecekti.

Diğerleri, Ece'nin yüzünü görmedikleri için kendisinin izin verdiğini düşünüyordu ama pek ssyılmaz. Yüzü acıyla buruşurken bileğini yavaşça büktüm. Dudaklarından küçük bir inleme çıkarken diğerlerinde hareketlenmeler oluştu.

İç çekip devam ettim. "Çocukları dövmek gibi hobilerim yok." Sesim kısık ve alaycı çıksa da yüzüm halen sinir dolu olduğumu gösteriyordu. Bileğini bir tur çevirdiğimde, bu sefer arkasını dönmek zorunda kalmıştı ve diğerleri onu yüz ifadesini gördüğü gibi ayaklanırken diğer elimi de cebimden çıkartıp Ece'yi kolundan iterek onlara doğru ilertlettim.

Karan, anında ayağı kalkıp Ece'yi tutarken bana sinirle baktı ve yanında duran kızlara beni gösterdi.

Ufak bir sırıtmayla omuzlarımı kaldırıp indirdim. Avcumun kaşıntısı giderek artıyordu.

*******

Ağağağağ bu kitabı yazmayı sevdim dmmdkdkd hem bin kelime gibi bir şartım olmadığı için istediğim gibi de kesiyorum dmkskdldmd

Neyse neyse!

Ya bunu okuyan varsa; rica etsem medyadaki hesaba abone olsan? Hm? Lütfen lan

ÜSTEĞMENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin