Hoş geldiniz :) ❤
Saat gece on bir, bu saatte ne okul açık olur ne tekin bir yer. Benimle birlikte inen insanların hepsini yakınları geldi aldı. Ben elimde valizle kalakaldım. En iyisi bu indiğim otogarda sabahlamak diye düşünüp içeri geçtim.
Cep otogarı diyorlarmış bu gibi yerlere, çok büyük değiller ama bir otogarda olan her şey var işte. Gecenin hafif soğuğu tenimde tatlı tatlı gezinirken döner kapıdan geçip içeri girdim ve metal banklardan birine oturdum. Olduğum yeri, zamanı, mekanı kavramaya çalıştım. Gelecek kaygısı damarlarımdan somut bir nesne gibi aktı gitti. Guruldayan karnım bana yaşadığımı hatırlattı. Gergin değildim, korkmuyordum. İyiydim. Yersen...
Telefonu elime alıp "İndim, güvenli bir yerdeyim." diye anneme mesaj attım. Babam yanındaydı arayamadı beni. Telefonu cebime atıp valizimi aldım ve ayaklandım. Önce cebimdeki bozukluklardan bir tanesini çıkartıp tuvalete gitmek için yürümeye başladım.
Hadi be! Şansa bak! Öyle kapıda durup para toplayan biri yoktu tuvaletin kapısında. Hani olurdu ya eskiden tuvalet çıkışı kolonya ve peçete uzatıp parayı alan insanlar. Turnike vardı, para atıp çalıştırıyor ve geçiyordun. Ben ve para atmak mı? Hayır.
Kendi kendime kikirdeyip sağı solu kontrol ettim. Sakindi, kimse yoktu. Turnikenin çarkı ve duvar arasında kalan küçük boşluğa fiziğiminde yardımıyla rahatça sığıp geçtim içeri. Ulan bir de yemek işini böyle çözersek ben burda yaşarım. Tuvalette işimi halledip, elimi yüzümü yıkadım. Cama yaslanmaktan dağılmış saçımı düzelttim.
Kendime gelince o kaçak göçek geçtiğim turnikeyi "Ben buna para verdim para!" dercesine özgüvenle çevirip çıktım dışarı. Biraz ilerde içi yeşil halı kaplı mescidi gördüm. Güzel, yatacak yeri de bulduk. Hadi biraz da yemek bulalım diyip yiyecek satılan yerlere doğru ilerledim ama orada şansım pek yaver gitmedi.
Beleşe çözemedik yemek işini. Birazcık para bayılıp tost aldım. İştahla tostumu bitirdikten sonra mescide doğru yürümeye başladım. Ayakkabılarımı çıkartıp içeri adım attım, boştu. Neredeyse yirmi dört saattir ayakkabı içinde isyana gelen ayaklarım zemine basınca 'Cos' gibi bir ses çıkarak diye korktum. Köşeye geçip valizimi başımın altına koydum ve yorgun gözlerimi güzel bir güne açmayı dileyerek kapattım.
"Hanım kızım! Sana diyorum!" diye bağırtıyla gelen sese uyandım.
"Beş dakika daha..." diye mırıldanıp sırtımı döndüm.
"Hasbinallah. Ya hu ne beşi ne dakikası?" diye tekrar bağırınca adam, aklıma evimde olmadığım geldi. Hızla ayaklanıp gözlerimi şaşkın şaşkın açtım. Kapıda durmuş bana hayretle bakan yaşlı tombik adamı gördüm direkt.
"Kızım burası barınak mı? Burda kalınır mı?" diye kızdı bana. Hadi Kiraz, görelim marifetini.
"Yok amca, ne kalması?" diye üste çıkmaya çalıştım.
"Ne diye uyudun o zaman burda?" dedi. Ben o sırada üstümü düzeltip valizimi aldım ve kapıda duran ayakkabılarımı giymeye başladım.
"Ya ben gece geldi..." diye açıklayacakken söze girdi.
"Dün gece geldin, gidecek kimsen yok sende burada kaldın." dedi yine bana kızarak.
"Hayır ya, gece geldim. Sabah başka bir otobüse binip tekrar yola çıkacağım. Memleketten direkt otobüs yoktu gideceğim yere ben de aktarma yaptım işte." dedim. Gideceğim yer mi? Ay iyi kıvırdım...
"Nerden gelip nereye gidecekmişsin?" dedi tek kaşını kaldırıp.
"Pardon ama neden size hesap veriyorum?" dedim ayakkabımı sonunda giyip ayağına kalkınca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHBİR (Tamamlandı)
Action+18 içeren bölümler vardır. Bölüm adı yanında belirtilmiştir. -Bir gün ölürsem, günlüğümü okumadan gömmeyin beni. ~~~ "Eyvah!" diye bağırdı taksici, adamın aracının halini görünce. "Çek sağa! Yardım edelim!" dedim telaşla. "Abla görmüyor musun? A...